Bir yerlerden okuyarak veya bir araştırmanın sonucu olarak söylemiyorum bunu.

Bugüne kadar bizzat şahit olduğum toplumsal linç olaylarını, kitlelerin öfkelerinin kabarması neticesinde gerçekleşen hadiseleri bir bir gözümün önüne getirerek söylüyorum.

Evet, bunlardan hiç birinin sonunda akli selim sahiplerinin “çok iyi oldu, ne de güzel oldu…” dediğini duymadım.

Özellikle can kayıplarıyla neticelenen kitlesel olaylarda.

Peki, ne olmuştur? Pişmanlık duyulmuştur. Yahut da bu işin failleri yaptıklarının doğru olduğunu ispat edebilmek için çırpınıp durmuşlardır, tabi sadece kendilerini ikna etmeye çalışmışlardır.

“Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kararır” atasözünün gerçek olduğu bir daha ortaya çıkmış olur vesselam.

 

Kitlelerin öfke birikimi, hamaset damarlarının enerji toplaması, deprem fay hatları gibi zayıf bulduğu noktadan patlak vermesi bir vakıadır.

Toplumların yöneticileri, âlimleri, münevverleri, mürşitleri, aydınları toplumların bu özelliğini iyi bilerek bu öfkeyi hayra yönlendirmelidirler.

Mümkünse ta işin başında, yani kitlelerin öfke depolamasına engel olmalıdırlar.

Birilerinin, bir takım güç odaklarının kitlelerin beyinlerini yıkayarak, hamasi duygularını kışkırtarak dolmalarını ta baştan engellemeleri gerektiği gibi, bu enerjiyi toplumun aleyhine boşaltmalarına da engel olmalıdırlar.

Linç eylemleri genellikle kitlelerin adaleti bizzat kendilerinin uygulamaya koyması, özellikle suçluları bizzat kendilerinin cezalandırma yoluna gitmeleridir.

Demek oluyor ki ortada bir boşluğun, devlet tarafından bırakılan bir boşluğun olması söz konusudur.

Hatta yukarıda da ifade ettiğim gibi sadece devletin boşluğu, adalet ve emniyetin boşluğu değil, âlimlerin, aydınların kitlelere karşı yükümlü olduğu yönlendirme işinin yapılmamasından doğan boşluk söz konusudur.

Şunu unutmayalım ki, kitlelerin kabaran hamasi damarlarını kullanmak için pusuda bekleyen güç odaklarını az çok hepimiz biliyoruz. Fakat ben burada suçun tamamını onlara yıkma kolaylığına gitmek istemiyorum.

Bu arada kitlelerin linç boyutuna varmayan efendice protesto haklarını, hatta sivil itaatsizlik eylemlerinin saklı olduğunu da belirtmeliyim.

Bir şey daha söyleyeyim. Linçe muhatap olacaklar da kendilerine düşeni yapmalı, kendileri haklı bir konumda olsalar bile kitlelerin patlama noktalarını ve zamanlarını iyi bilmelidirler.

Kavşakta bekliyorsun ve senin için yeşil ışık yandı. Fakat yukarıdan kamyon öyle bir hızla geliyor ki durması imkânsız. Sen de diyorsun ki;

“Ben onu bunu bilmem, bana yeşil ışık yandı, ona kırmızı yandı, geçmek benim hakkımdır, ben geçeceğim.”

Buyur geç, yeşil ışık şehidi olursun vesselam, var mı bunun ötesi?