Bazen kendimizi bulunduğumuz çevrenin merkezine oturturuz, oranın olmazsa olmazı görürüz. Biz gittiğimizde, biz öldüğümüzde orada her şeyin mahvolacağını, her şeyin duracağını zannederiz. Hatta bunu çaktırmadan ucundan ucundan dile getirdiğimiz olur veya bizim adımıza birilerinin dile getirmesini sağlarız.

Özellikle faal olan insanların bu konuda birazcık da olsa haklılık payı olabilir, aranırlar, yoklukları fark edilir.

Aslan şehrin hayvanat bahçesinden kaçmış, sonunda büyük bir binanın bodrumuna sığınmış. Yaklaşık bir ay orada kalmış, sonunda yakalamışlar ve hayvanat bahçesine geri getirip koymuşlar.

Aslanın arkadaşları etrafına heyecanla toplanmışlar bir ay içinde ne yaptığını, ne yiyip ne içtiğini sormuşlar. Aslan demiş; buradan kaçtığımda herkes peşimde olduğu için ormana çıkmaya fırsat bulamadım, hemen büyük bir binanın bodrum katına girdim, orada her gün bir insanı yiyordum, bir ay bu şekilde geçti” der.

“Peki, farkına varmıyorlar mıydı her gün bir insan eksildiği halde?”

“Hayır, hiç kimse işin farkında değildi.”

“ Peki, nasıl oldu da yakaladılar?” diye sormuşlar.

“Her gün bir memur yiyormuşum, hiç farkına varmamışlar fakat bir gün yanlışlıkla hükümet binasının çaycısını yemişim, anında farkına vardılar ve beni arayıp yakaladılar…”

Biliyorsunuz, memurları iğnelemek için düzenlenmiş bir fıkra.

Tamam, şu bizim hükümet binasının çaycısı konumunda olanlarımız, yokluğunda hemen fark edilenlerimiz olabilir. Fakat unutmayalım ki bu kısa bir müddet için böyledir, geç de olsa yeri doldurulur. Yani hiç kimse vaz geçilmez değildir.

Hatta bir takım insanlar vardır ki, kendilerinin zannettiği gibi yerleri doldurulmaz, yokluğuyla her şey sekteye uğrar,  her şey sil baştan olması gerekir gibi düşüncelerin aksine, yoklukları daha güzeldir.

“Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur

“Yıkıldı gitti dünyadan dayansın ehli kubur”

Şair kimi kast ederek söylemiş bilmeyiz ama bizim de uyarlayacağımız çok kişi vardır öyle değil mi?

Evet, Nebevi kurala göre bir âlim vefat ettiği zaman İslam’da öyle bir gedik açılır ki kıyamet gününe kadar doldurulmaz.

Yine aynı kurala göre; bir kabilenin toptan ölmesi Allah katında bir âlimin ölümünden daha basittir.

Fakat baştan bilinmelidir ki bir İslam âlimi zaten; “Ben olmasam var ya, ben olmasam eğer…” tuzağına baştan düşmemiş, kendisini insanlara olmazsa olmaz olarak dayatmamıştır.