Meşhurdur, padişah veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet yaparak böyle bir kış günü şehri dolaşmaya çıkmışlar. Suyun kenarında derileri tabaklayan bir ihtiyara rastlamışlar
“Selamünaleyküm pir-i fani” demiş padişah. İhtiyar şöyle bir doğrulup bakmış
“Vealeykümselam serdar-ı cihan” demiş.
“Bu soğukta ne yapıyorsun, altıyı altıya yetiremiyor musun?”
“Altıyı altıya yetiriyorum da otuz ikiye yetiremiyorum” demiş.
“Peki, geceleri kalkmadın mı ki?”
“Kalktım amma başkalarına yaradı”
“Peki, bir kaz göndersem yolar mısın?”
“Hem de nasıl” demiş ihtiyar. Sonra ayrılmışlar oradan.
Fakat vezir bu konuşulanlardan hiçbir şey anlamamış, saraya dönünce çok merak etmiş ve padişaha sormuş, o da gidip öğrenmesini söylemiş.
Vezir akşama doğru ihtiyarın yanına yeniden gelmiş ve konuşmalarının anlamını sormuş. İhtiyar her bir cevap için epeyce altın istemiş vezirden
“Padişah sana selam verince; Vealeykümselam serdar-ı cihan” diyerek selamını aldın, nasıl bildin onun padişah olduğunu”
“Üzerindeki tabaklanmış kürkü padişahtan başkası giyemez, oradan bildim”
“Peki, padişah sana altıyı altıya yetiremiyor musun dedi, sen de altıyı altıya yetiriyorum da otuz ikiye yetiremiyorum dedin, bu ne demek?”
“Yazları altı ay çalışsan yetmiyor mu dedi, ben de otuz ikiye, yani boğazıma yetmediği için çalışıyorum dedim”
“Padişah geceleri kalkmadın mı diye sordu sen de kalktım ama başkalarına yaradı dedin, bu ne demek”
“Çocukların olmadı mı, onlar sana yardım ederdi dediğinde, hepsi de kız oldu ve evlenip gittiler dedim”
“Peki, sonunda; bir kaz göndersem yolar mısın, dedi sen de ne demek tabii dedin. Kimdi o kaz?”
İhtiyar adam her soru karşılığında epeyce altın almış, son soru için daha yüklü istemiş almış. Son soru için
“Onu da sen bil artık” demiş.
Bu uzun fıkrayı niçin anlattığımı biliyorsunuz. Yılmaz Özdil denilen adam Mustafa Kemal`i anlatan kitabının tanesini 2.500 liradan satıyormuş. 1881 adet basmış, sabah dokuzu beş geçe satışa başlamış vs.
Medyanın önemli gündemlerinden biri olmuş. Söz istismardan açılınca da işin içine yanmaz kefen, cennete götürecek nalın, Kudüs`ü kurtaracak turistik ziyaret ticareti falan hepsini katmışlar.
“Halâli hoş olsun” diye bir tabir vardır halkımızın dilinde. Bir şeyi göz açıklıkla halledenler için söylenir. Ben de aynı şekilde helâl ve hoş olsun diyorum. Yolunmaya hazır kazlar sırada bekliyorsa bizim yapacağımız hiçbir şey yoktur.