Bir yerde bir kötülükten bahsedildiğinde arkası çorap söküğü gibi geliyor. Herkes buna bir şeyler ilave ediyor.

Mademki bir kötülükten, bir olumsuzluktan bahsediliyor, o halde biz de buna bir ilavede bulunmak zorundayız zannediyoruz kendimizi. Ya kendimizin şahit olduğu veya birisinden dinlediğimiz kötülükleri bulup mermi gibi sürüp devreye sokuyoruz.

Ne yapmak istiyoruz bu şekilde? Hadi diyelim ki bir kısmımız mevcut yönetimi kötülemiş olmak için yapıyoruz, bütün olumsuzluklardan idarecilere bir pay çıkarıyoruz.

Bazılarımız da sadece içinde bulunduğumuz zamanı kötüleme adına bu kötülükleri sıralama yarışına katılıyoruz. “Zamane Gençliği” diyerek gıyabında bir kesime yüklendikçe yükleniyoruz.

Yok efendim yaşlılara hürmet kalmamış, otobüste giderken yer vermemek için hep camdan dışarı bakıyorlarmış… Olumsuzluklar saymakla bitmez.

Resmi kurumlardan, hastanelerden aktarılan kötü davranışları bir saymaya başlayın, ardı arkası kesilmiyor.

Farkında olalım veya olmayalım simsiyah bir tünele girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi.

En azından şikâyetçi bir karakter olup çıkıyorsunuz. Bulunduğunuz ortamın havasını olumsuz bir şekilde etkiliyorsunuz.

 

Olaya siyasi bir taraftar gözüyle değil de hayatın geneli hakkında bir değerlendirme yaptığımızda gerçekten her şey böyle anlatıldığı gibi kötü mü, kötüye doğru mu gidiyor?

Basit bir iyimserlik değil gerçekten güzel şeyler daha çok, güzel insanlar, güzel davranan insanlar oldukça büyük bir yekûn oluşturuyor.

Eski günleri çok iyi bilen arkadaşlardan bir gurup gözaltına alınmıştı, serbest bırakıldıklarında ziyaret etmiştik, kendilerine nasıl davranıldığını sormuştuk.

“Önce inanamadık, bizimle alay ediyorlar zannettik, her namaz vakti geldiğinde biz söylemeden kendileri gelip güler yüzle; buyurun şurada abdest alın, şurası lavabo, şurada namaz kılabilirsiniz…”

Söylediğim gibi bu kardeşler daha önce zulmün ve işkencenin en âlâsını gören kişilerdi.

Sadece emniyette değil, diğer bütün kurumlarda güzel örnekler kötülerden daha çok olduğuna inanıyoruz.

 

Geçelim resmi kurumları. Hangi düşünceden olduğunu hiç bilmediğimiz gençlerden, öğrencilerden gerçekten güzellikler görüyoruz. Toplumsal ilişkilerde kendilerine düşen görevden çok daha fazlasını yapan fedakâr gençlerimizin sayısı hiç de küçümsenecek kadar değil.

Gerek büyüklere karşı gösterdikleri tavır gerek kendi aralarındaki ilişkileri tebessümle izlediklerimiz oluyor.

Bu gençlerin yine aile içindeki konumlarının da aynı güzellikte olduğunu müşahede ediyoruz elhamdülillah.

 

Lütfen o kadar karamsar olmayalım, karamsar ortamlara ezbere destek olmayalım, şahid olduğumuz güzellikleri dile getirerek karamsar gündemleri değiştirelim.