Dün yatınca uyuyama konusuna temas etmiştik kısaca. Allah`ın bir kuluna verdiği en büyük lütuflardan birisinin yastığa başını koyunca uyuyabilmesidir demiştik.

Bunun ne anlama geldiğini bu nimetten mahrum olanlardan dinleyin ve gözlemleyin, o zaman anlayacaksınız. Yatağında gece geç saatlere, hatta sabahlara kadar kıvranıp durmak, kalkıp sigara üstüne sigara yakmak günümüz insanının en büyük problemlerindendir.

Kriz dolayısıyla bu konuyu dile getirdiğimi biliyorsunuz. İnsanı yumuşak yatağında uyutmayan şeyin borç olduğunu da anlamışsınızdır. Allah`ın Rasûlü (s.a.v) bu konuda ümmetini uyarmış, mümkün olduğu kadar borçlanmamalarını istemiş, geceleri uykusuz kalmalarının yanı sıra gündüzlerinin de zillet içinde geçeceğini haber vermiştir.

Dün yapmadık; ama hiç olmazsa artık bugün masaya yatıralım şu borçlanma meselemizi. Zaruret nedir, olmazsa olmaz nedir, kim tespit eder bunları?

Bugün Türkiye insanının büyük bir kısmının hazırlıksız yakalandığı konunun özeti bu değil midir?

Bir zamanlar bizlere sorulan şeylerin başında kredi kartıyla alış-veriş yapma meselesi gelmekteydi. Kredi kartının en büyük tehlikesi zannedildiği gibi sadece gecikmelerdeki faiz değil, insanı tüketim çılgınlığına sürüklemesi, daha da ötesi, sahip olmadığı, henüz kendisinin olmayan parayı harcamasıydı.

Bu felâket sadece bireylerin değil, şirketlerin, kuruluşlarının, belediyelerin, hatta bizzat devletin karşı karşıya olduğu felâketti.

Netice olarak bireyler gibi şirketler de, devletler de bu şekilde uykusuz kalabilirlermiş.

Onun için “Yatınca uyuyamamaktan, kalkınca yürüyememekte bizi koru Allah`ım” demiştik.

Kalkınca yürüyememenin ne olduğunu da hepimiz biliriz. Fakat özellikle başına böyle felâket gelenler veya böylelerini yakînen müşahede edenler bilir bunun ne demek olduğunu.

Gelin meselenin bu kısmını da kriz üzerinden değerlendirelim.

Eğer sabahleyin uyandığımızda ayağımızın üstünde durabiliyor, gidebileceğimiz yere kalkıp gidebiliyorsak Allah`a çok çok şükretmeli değil miyiz?

Evet, günlük hayatımızda krizin ilk vurduğu noktalardan birisi benzin ve mazottur, yani otomobillerimizdir. Hiç olmazsa şu günlerde zorunluluk olmadığı sürece kullanmamayı deneyelim.

Şu anda biz yatağımızdan kalktığımızda yürüyebiliyoruz değil mi? Gerisi teferruattır.

Bölgemizdeki hayati gelişmelere nispetle şu yazdıklarımız birçoğumuza basit gelebilir. Fakat ben inanıyorum ki, yatınca uyumanın, kalkınca yürümenin ne büyük bir nimet olduğunu anlamak aynı zamanda İdlib`i de anlamak demektir.