Birileri böyle diyerek mal bulmuş mağribi gibi sevinçten ellerini ovuşturuyor. Öyle ya; böylelikle hem tarikat ve cemaatler darbe yemiş olacak hem de iktidarın İslami çevrelerle arası açılmış olacak. Zaten FETÖ bunu ilk günden dillendirmeye başlamıştı bile. Şimdilerde yeni operasyonlar oldukça “biz dememiş miydik?” deyip duruyorlar.
Öncelikle biz bu yapılanmaların İslami anlamda ne bir cemaat olduğunu ne de ümmetçe malum olan tarikatlardan bir tarikat olduğunu kabul ediyoruz. Örgüt diyebilirsiniz, vakıf diyebilirsiniz, dernek diyebilirsiniz, mafyavari kendine has yapılanmalar diyebilirsiniz.
Operasyon konusuna gelince, devlet elbette kendisi için tehdit gördüğü yapılanma ve bunların faaliyetlerine karşı operasyon düzenleyecektir. Hatta FETÖ`de olduğu gibi halkın bizzat kendisi de devletle birlikte fiilen müdahale edecektir.
Bundan sonra nerelere operasyon düzenlenebileceği konusunda bir takım tahminlerde bulunanların yanı sıra açıktan, gizliden yoğun bir şekilde hedef göstermelere şahit oluyoruz.
“Bir de mutlaka falanlara dokunulmalı, feşmekanlar dağıtılmalı, şunların önü alınmalı, FETÖ`nün yerini almaya çalışıyorlar, kesinlikle şunlara da bir şeyler yapılmalı...” vb. diyenleri siz de biliyorsunuzdur.
Devletin kimlere operasyon düzenlediğini FETÖ`ye bakarak cevaplamak kolay; kendisinin güvenliği için tehdit oluşturan bütün yapılara.
Bir de, devletin güvenliğini doğrudan tehdit etmediği halde para kaynakları kabarık, girdileri çıktıları belirsiz, harcamaları şeffaf olmayan ve başka bir takım kanunsuz işleri olan yapılanmalara da operasyon düzenlendiğini söyleyebiliriz.
Sevinçten avuçlarını ovuşturanların zannettiği veya hayal ettiği gibi şu anda tarikatlara ve cemaatlere herhangi bir operasyonun söz konusu olmadığı kanaatindeyiz. Bu hem iktidarın hem devletin kendi ayağına kurşun sıkmasından beterdir. Zannedildiği gibi böyle bir siyaset sadece kendisini iktidara taşıyanları küstürmenin çok daha ötesinde tarihi bir felaket olur.
Gelelim tarikat ve cemaatlere operasyon için bir başka bahaneye; mevcut iktidarı desteklememek.
“Efendim, bunlar var ya, 24 Haziran`da iktidarı değil de falanları desteklediler, zaten ondan önceki referandumda da hayır demişlerdi...”
Böyle yapılanmaları bu şekilde hedef gösterenler kendilerine göre haklı olabilir, onların yaptıklarını vicdanları kabul etmiyor olabilir; “Hem İslam için çalıştığınızı söyleyeceksiniz, böyle söyleyerek halktan himmet ve aidat toplayacaksınız hem de İslam düşmanlarıyla beraber olacaksınız öyle mi?” Bu şekilde düşünmeniz, hatta böyle yapanların yüzlerine böyle söylemeniz elbette doğrudur.
Fakat sırf bundan dolayı onlara operasyon düzenlenmesini istemeniz kesinlikle yanlıştır.
Cemaatlerin, tarikatların gerek siyasi düşüncelerindeki farklılıklar, isabetsizlikler, gerek dinî düşüncedeki bir takım yanlışlar ve gerekse bünyelerinde barındırdıkları bid`at ve hurafeler devleti ilgilendiren bir konu değil, ümmetin konusudur, ulemânın konusudur, Müslüman mütefekkirlerin konusudur.
Devlet doğrudan kendi güvenliğini ilgilendiren durumlarda müdahil olur. Hatta devlet bizzat kendisiyle rejimini de aynı sayamaz. Devletin tehdit altında olmasıyla rejimin tehdit altında olması hiç bir zaman aynı şey değildir.
İslami cemaatlerin, özellikle İslam âlimlerinin rejimleri eleştirme görevlerinin olduğu hiç bir zaman unutulmamalıdır.