Kucaklaşmak sevginin, muhabbetin en belirgin göstergesi ve bir anlamda zirve noktasıdır.

Kucaklaşmak iki kişi arasında gerçekleşen bir eylem olduğu için ideal bir içtimai hayatın start aldığı bir sahnedir.

Samimi bir kucaklaşma sadece kucaklaşan o iki kişiyi değil fıtratı bozulmamış izleyenleri de aynı şekilde mutlu eder. Zaten birilerinin kucaklaşmasından mutlu olmayanlar kesinlikle tedaviye muhtaçtırlar.

“Haydi bir kucaklaşın!” denilir insanlar arasındaki bütün kötülüklere son verme adına. Hele bu sözü en çok da yavrularımıza söyleriz değil mi? Çünkü onların kucaklaşmalarından onlardan daha çok biz mutlu oluruz.

Kucaklaşmak böylesine büyük bir mutluluk vesilesi iken daha niye kucaklaşmadığımız,  kucaklaşamadığımız insanlar var?

Veya şöyle soralım; bizi bir birimizle kucaklaştırmayan şey nedir?

Belki bu soruya her birimiz kendisini haklı çıkaracak sebepler sıralayabilir.

Ben bunu kendi adıma somutlaştırarak şöyle cevaplıyorum; bedenlerimizde, göğüslerimizde sanki dikenli teller var, vücutlarımızda uçları dışarıya çevrili çiviler dizili... Veya bir birimizle kucaklaşmayı önleyen bulaşıcı yağlar vb. şeyler var.

Sahip olduğumuz kötülükleri ben böyle sıfatlandırıyorum. Eğer bizde kibir varsa, büyüklenme hastalığı varsa aynen bedenimizde sarılı bir dikenli tel gibi başkalarını bize yaklaştırmaz.

Eğer bizde haset denilen bir hastalık varsa kucaklaşmaya engeldir.

Eğer gıybetle besleniyor, gıybetle bir yerlere varmak istiyorsak, gıybet yaparak ancak birilerinin önüne geçip onları ekarte etme yolunu benimsemişsek, söyleyin biz o insanlarla nasıl kucaklaşırız.

Nefsimizin, gururumuzun kulu olmuşsak toplum içinde nasıl bir yalıtkanlığa ve kopukluğa sebep olduğumuzun farkında mıyız?

Hele bunların hepsini içinde barındıran dünya sevgisi denilen o kahrolası hastalığımız varsa söyleyin bizi en yakınlarımızla bile kucaklaştırır mı dersiniz?

Toplumsal gerginliklerin konuşulduğu, sevgisizliğin, vicdansızlığın, insafsızlığın gündemin birinci sırasında yer aldığı şu günlerde bütün bunlar için sert yaptırımların dile getirildiği şu günlerde...

Diyorum ki başa dönsek, kucaklaşma işinden başlasak, bizi bir birimizle kucaklaştırmayan dikenli telleri bedenlerimizden itina ile sökme işinden başlasak diyorum.