İki kişi otomobille şehirden köye gidiyorlar. Yolda bir ara gökyüzünü simsiyah sığırcık sürüsü kaplıyor, aşağıdan bakıldığında siyah bir bulut inmiş gibi, böylesi manzaralara belki siz de rastlamışsınızdır. Bir de bakıyorlar ki yolun kenarında bir avcı, elinde çifteli bir av tüfeği, sığırcıklara doğrultuyor, mesafe de tam uygun. Bizimkiler de otomobili yavaşlatıp seyrediyorlar. Avcı peş peşe iki el patlatıyor. Allah Allah, bir tek kuş bile düşmüyor yere. Otomobildeki şoföre diyor ki; çabuk sağa çek şu adamın yanında dur. Hemen iniyor ve avcının çizmelerine sarılıp öpmeye başlıyor. Avcı şaşkın bir şekilde; Arkadaş ne yapıyorsun, bırak diye geri çekiliyor; ama bizimki ha bire öpmeye uğraşıyor ve

“Sen bir evliyasın, kesinlikle evliyasın” diyor.

Nasıl yani, ne evliyası arkadaş? diyor avcı.

Baksana ya hu, mermilerdeki yüzlerce saçmanın bir tanesini bile kuşlara değdirmeden nasıl da aralarından geçirdin? Bu kesinlikle bir keramettir.

Bu lüzumsuz nükteyle sizi niçin meşgul ettiğime gelince... Adam Dindar Kürtlerin oylarının nereye gideceğine dair bir yazı yazmış iktidar cenahının gazetesinde. Dikkatle kelime kelime okudum, acaba şu Peygamber Sevdalılarına yazısının neresinde temas edecek diye, maşaallah bizim avcı gibi yüz binlercesinden birine bile denk getirmeden yazısını tamamlayabilmiş. Bunların elleri ayakları, kalemleri öpülmeye değer velilerdir.

Rahmetli Bülent Arınç da, Beşir Atalay da öyleydiler. Çözüm sürecinde Diyarbakır`a gelip giderlerdi. Beş on tane bile üyesi olmayan, Kürt Roteryanları, Lionsları ve benzer kıytırık dernekleri dolaşırlar, mensuplarıyla bir araya gelirler görüşürlerdi, bu ülkenin en büyük meselesini konuşurlardı da, önce İstasyon meydanını sonraları Nevruz alanını dolduran yüzbinlerce Dindar Kürdü görmeden, bir tanesine bile rastlamadan giderlerdi. Maşaallah bizim avcı gibi keramet ve hüner sahibiydiler.

Demek bir bildikleri varmış, boş yere keramet arz etmemişler ki meyvesini de yediler, hem de hendek hendek, çukur çukur.

Bütün bunları geçmişteki bir meseledir deyip geçmeyelim. Her şeye rağmen Türkiye`nin bir numaralı meselesi olarak dağ gibi önümüzde dikili durmaktadır.

Bu arada elleri ayakları öpülecek keramet sahipleri de medyadaki postlarına kurulmuşlar ve aynı minval üzere kerametlerini sunmayı sürdürüyorlar. Fişeklerinin saçmaları hiç bir noktaya değmeden geçip gidiyor. Bakalım bu defa kerametlerinin meyveleri ne olarak karşılarına çıkacak.