Siyasette baş döndürücü olaylar yaşanıyor ve daha da yaşanacak gibi. Her an hem de hiç beklenmeyen yeni gelişmeler olabilir.

Olan zavallı ilkelere oluyor, olan kırmızı çizgilere oluyor hep. İlk çiğnenenler onlar oluyor. Kazananlar ise tükürülen tükürükler oluyor. Nasıl mı? Yerden tekrar ağızlara, dillere dönüyorlar.

Siyaset gerçekten vıcık vıcık, insanın hafızasında ne bir çizgi ne de bir köşe bırakıyor, dümdüz edip gidiyor.

Tamam siyasetin kendi yapısı katı değildir, elbette kendisine has bir manevra alanı, tolerans sınırı ve esneme miktarı vardır. Fakat bunun yanında bir erdemi, bir estetiği de vardır.

Ayakların basıp çiğneyip geçeceği kırmızı çizgilerinin yanı sıra siyasilerin yüzlerinde bulunması gereken kızarma özelliği de olmalıdır. Zaten yüzlerde bulunması gereken kırmızılık kaybolmuşsa sonradan ortaya koymaya çalıştığımız kırmızı çizgiler de ne ki?

Küçükken yüksek bir yere çıktığımızda veya başımızı döndürecek bir hareket yaptığımızda büyüklerimiz bize öyle derdi; sıkı tutunun, gözlerinizi yumun!

Evet arkadaşlar, bugünler o günler galiba. Şu anda siyasette dönen dolaplara ve fırıldaklara karşı önce gözlerinizi yumunuz, aksi takdirde ayakta duramazsınız, devrilirsiniz.

CHP`den 15 milletvekilinin İP`ye geçişine transfer mi dersiniz, kiraya verme mi dersiniz bilmem ne dersiniz. Bunu dillerine dolayanların geçmişlerinde sanki böyle bir şeyler yokmuş gibi konuşup duruyorlar.

Medya dünyası sanki siyasetten çok temizmiş gibi siyasilerin çelişkili beyanatlarını yayınlayıp duruyorlar.

Kısacası başımız dönüyor, midemiz bulanıyor. Zaten baş dönünce genellikle mide de bulanır. Böylesi durumlarda yapılacak en doğru şey, bir yerlerden sıkıca tutunmak, mümkünse oturmak, savrulmamak, devrilmemektir.

Elhamdülillah biz zaten hep bir yerlere tutunmuş bulunuyoruz, hiç bırakmadık ki tutunduğumuz yeri.