Genelleme yapmıyorum fakat bazen cuma hutbelerini ve vaazlarını çok rahatsız edici buluyorum.
Mesela konu içki ve uyuşturucudur. Sanki şu anda onlar cemaatin arasındaymış da “ayağa kalksınlar, ortaya çıksınlar” der gibi cemaatin üstüne üstüne giden bir konuşma yapan görevli... Gözleriyle de sanki böyle birilerini arıyor gibi cemaati tarar. Huzursuz olurum hemen.
Haramlardan hangisi işlenirse işlensin, şu anda cemaatin içindelermiş gibi bir tavır insanımızı tedirgin etmektedir.
Son zamanlarda internet bağımlılığı konusu işlerken konuşmacının gözleri sanki gençleri arar gibi oluyor ve onları camiye geldiklerine pişman ediyorlar. Kendi kendime diyorum ki; Korkarım bunlar bir daha camiye gelmezler.
Münafıklık konusu işlenirken de çoğu zaman aynı tavır sergilenir. Acaba kime diyor, kim gocunuyor bundan diye ister istemez etrafıma bakarım. Herkesin yüzünden bu huzursuzluğu okurum.
Buna benzer kötü sıfatlar yerilerek anlatılırken birazdan cami içinden birileri bulunup çıkarılacak gibi bir atmosfer oluşturulur.
Bunların hiç birisi Muhammedî değildir, dışlayıcıdır, birilerini İslam camiasından dışarı atma teşebbüsleridir. Ve böylece Müslümanların azalma, küçülme neticesinden zevk alma karakterini yansıtmaktadır.
Eğer dikkat etmişseniz şu günlerde bunun en dehşetlisini yaşıyoruz;
“İçimizdeki hainler!” söylemi. Hoca efendi veya etkinlikteki konuşmacı üzerine basa basa öyle bir söylüyor ki ve onların kahrolması için cemaati öyle bir ‘amin` dedirtmeye zorluyor ki... Belki dile getiremiyorlar ama millet bunlardan çok, hem de çok rahatsızdır beyler. O camide, o toplantıda veya o ekran başında her düşünceden insan bulunmaktadır.
Özellikle o konuşmayı yapan kişi belli bir görüşün, belli bir partinin adamıysa onun “içimizdeki hainler” söylemiyle kesinlikle kendilerini kast ettiği düşüncesine kapılmakta ve rahatsız olmaktadır.
Özellikle cami ve bunun gibi insanlarımızın ortak buluşma yerlerinde bu söylem kesinlikle terk edilmeli ve hikmet dolu birleştirici bir söylem bulunmalıdır. Bunu dile getirdiğimiz oluyor fakat adam da hiç bir davet derdi ve sancısı olmadığı için içi yanmadan; “Yarası olan gocunur” diye cevap veriyor.
Bu konulardan bahsedilmesin demiyoruz, elbette bu konular işlenecek, ama titizlikle işlenmeli, omuzumuza konmuş bir kuşu ürkütmeme titizliğiyle.