Allah`ın adıyla
15 Temmuz 2016 akşamı, Amerika`nın doğrudan müdahil olduğu ve Avrupa ülkelerinin doğrudan destek verdiği bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Öyle görünüyor ki bu darbe girişimini planlayanlar, memleketi bütünüyle teslim almak için katliam yapmak dahil her şeyi göze almışlardı.
Ancak bu darbe girişimi, birçok yönden şu ana kadar yapılan darbe ve darbe girişimlerinden farklılık arz etmekteydi.
Bir kere, kuvvet komutanlarının hepsi işin içinde yer almadı ve bu darbe girişimi komuta kademesi içinde yapılmadı.
Hal böyle olunca memleket genelinde askeri komutanlar arasında fikir ve dolayısıyla eylem birliği oluşmadı ve birlik içinde hareket edilmedi.
Bunlara ilave olarak ilk defa halk, darbeci askerlere karşı sokaklara çıktı ve direndi. Üstelik birlik ve bütünlük içinde.
Netice itibariyle bu darbe girişimi başarısızlıkla sona erdi.
Allah (cc) bir şeyin olmasını dilemezse, onun gerçekleşmeyeceği şekilde uygun sebepler yaratır. Allah (cc) bu darbe girişiminin başarılı olmasını dilemedi ki bu kadar sebep bir araya geldi ve girişimi başarısız kıldı.
Eğer darbe gerçekleşmiş olsaydı memleket ne hale gelirdi biliyor musunuz? Hiç şüpheniz olmasın ki, Mısır`da olanların daha kötüsünü yaşıyor olacaktık, bir zamanlar Cezayir`de yaşananların daha kötüsünü görecektik, Amerika`nın Irak`ta ve Afganistan`da yaptıklarının benzerini yerli piyonları yapacaktı. Partiler kapatılacak ve yöneticileri cezaevlerine atılacaktı. Bütün kurum ve kuruluşlara el konulacak ve askerin denetimine verilecekti. Özellikle İslami camia ve STK`lara yönelik terör suçlamasıyla operasyonlar yapılacak, kurumları kapatılacak ve üyeleri cezaevlerine atılacaktı. İnançlı kesim baskı altına alınacak, çoğu yerde yargısız infazlar yapılacak ve halk her türlü sıkıntıyla karşı karşıya gelmiş olacaktı.
Daha önce bu tecrübeyi yaşayan bu halk, özellikle de İslami kesimler, bütün bunlarla karşılaşılacağının hesabını yaparak darbe girişiminin daha ilk saatlerinde memleketin her tarafında sokaklara çıktı, bütün gücüyle darbecilere karşı durdu, tekbir ve salavatlarla tankların ve silahların üzerine yürüdü.
Laik ve sol kesim ise darbe girişiminin ilk saatlerinde umutlanmış ve arzu ettikleri sonucu bekliyorlardı. Çünkü bunlar darbeden yanaydı. Ancak ilerleyen saatlerde işin seyri değişip darbe girişiminin başarısızlığı ortaya çıkınca, halkın tepkisini üzerlerine çekmemek için onlar da darbe karşıtı laflar etmeye başladılar. Ancak daha sonra keskin manevralarla Müslüman halkın 15 Temmuz direnişini çalmaya ve buna sahip çıkmaya çalıştılar.
Diğer yandan statükocu ve milliyetçi kesimler de bu direnişi kendilerine mal etmeye çalıştılar. Direnişçileri milliyetçi ve Kemalist göstermeye çalışıp bu direnişi kendi ideallerine alet etmeye çalıştılar. Kemalist değerleri ve Demokrasiyi öne çıkarıp bayraklaştırdılar. Direnişi sadece bunlara bağladılar.
Hâlbuki bu halk; memleketin huzur ve selameti için, dini ve ahlaki değerlerini muhafaza etmek için, halkın canına, malına ve namusuna gelecek zararların önüne geçmek için darbe girişimine karşı çıktı ve ölümüne direndi.
Dolayısıyla bu direnişin sahibi başkası değil Müslüman halktır, inançlı kesimlerdir ve İslami camialardır.
Ancak bugün bu inançlı kesimler, darbe girişimine karşı yaptıklarından dolayı adeta cezalandırılmaktadırlar. Önleri kesilmekte, kenara itilmekte, dışlanmakta ve üzerleri örtülmeye çalışılmaktadır. Hatta engellenmekte ve ellerindeki imkânlar alınmaya çalışılmaktadır.
Fakat şu unutulmamalıdır ki, bu memleketin asıl sahipleri Müslümanlardır ve bu memleket ancak Müslümanlar eliyle ıslah ve ihya olur. Müslümanları hedef alanlar ise memlekete de memleketliye de ancak zarar verirler ama asla muvaffak olamayacak ve huzur bulamayacaklardır.
Allah`a emanet olun.