Ortadoğu`daki iç çekişmeler ve karışıklıklar, bizlere bazı sorunlarımızı unutturmaktadır. Biz, bazı sorunları unuttuğumuz zaman, sanki o sorunlar ortadan kalkmış ve son bulmuş gibi davranıyoruz. Oysa biz unutsak bile o sorunlar kaldıkları yerden devam etmektedirler. Şu an bu şekilde sorunları ve acıları devam ettiği halde, unutulan Müslüman kardeşlerimiz vardır. Bu yazımızda, Arakan ve Gazze`ye değinmek istiyoruz.
 
Arakanlı Müslümanların evlerine geri dönüş sürecine dair çelişkili açıklamaların yapıldığı bugünlerde, Arakan'da Müslümanlara ait evlerin yakılmaya devam edildiği ortaya çıktı. Arakanlı Müslümanların yaşadığı soykırım, çeşitli nedenlerle insanlığın gündeminden düşse de, vahşi Budist çetelerin ve Burma ordusunun eliyle Müslümanlara uygulanan zulümler devam ediyor. Özellikle Müslümanları yurtlarından etmek için Budistlerin uygulamaya koyduğu evleri ve köyleri yakma vahşeti, adeta rutin bir hal almaya başladı. Bütün kınama ve açıklamalara rağmen, asrımızın soykırım hadiselerinden birisi olarak nitelendirilebilecek olan katliamlar süreci devam etmektedir. İslam ümmetinin devletler düzeyinde bir tavır ortaya koymaması durumunda, bu vahşet devam edecektir. Bu meselenin kınama ve izahlarla çözülebilecek bir mesele olmadığı bir kez daha görülmüştür. Kendi aralarındaki sorunları çözmede müzakere masasına oturmayı becermeyen aktörler, hiç olmazsa bu Müslümanların sorunlarını çözmek için hem kendi aralarında hem de uluslararası platformlarda tek ses, tek yumruk olmalıdırlar.
 
Arakanlı Müslümanların topraklarına dönüşü kapsamında, Myanmar ve Bangladeş hükümetleri arasında 23 Kasım'da bir anlaşma imzalanmıştı. Anlaşmaya göre, Myanmar'a dönmek isteyenler, Bangladeş'e geçmeden önce Myanmar'da yaşadıklarına dair belge sunmak zorunda olsalar da 1982'de vatandaşlık hakları ellerinden alınan Arakanlı Müslümanların Myanmar'da kayıtlarının bulunmaması ciddi sorun oluşturuyor. Anlaşmada, Bangladeş'e geçen Arakanlı Müslümanlara bu ülkede verilen belgelerin de Myanmar hükümetinin "onay" sürecinden geçmesi gerektiği belirtiliyor.
 
Myanmar'ın başkenti Nepido'da geçen hafta düzenlenen toplantının ardından açıklama yapan Myanmar Sosyal Refah, Yardım ve İskan Bakanı, Bangladeş'e sığınan Arakanlı Müslümanların Myanmar'a geri dönüş sürecinin gelecek hafta başlatılmasının planlandığını dile getirmişti. Ancak, daha sonra sürecin ertelendiği duyurulmuştu. Yani dünya kamuoyunda oluşan duyarlılığı sona erdirmek ve sorun çözülüyormuş gibi bir intiba oluşturulmak için bir süreç başlatıldı; ama sorunu çözmek yerine bütün dünya kamuoyu kandırıldı. Arakanlı kardeşlerimizin başta can güvenlikleri olmak üzere, temel hal ve özgürlükleri hala tehdit altındadır. Bu mazlum kardeşlerimiz, vatansız bırakıldılar ve her şeylerine el konuldu. Tüm Müslümanların ve özgür dünyanın bu konuda, ete kemiğe bürünmüş bir süreç çerçevesinde, çözüm odaklı ciddi bir irade ortaya koyması gerekir.
 
Gazze`ye gelince, bu mazlum coğrafyada, dünyanın en büyük açık cezaevinde, insanlar sessiz bir ölüme terk edilmiş adeta. Korsanca bir abluka ile temel hak ve özgürlüklerine el konulan bu mazlumlar, dünyanın gözleri önünde zulmü iliklerine kadar yaşamaktadır. Sorunlar ağırlaşıyor; ama Müslümanların duyarlılıkları ise artacağı yerde, daha da azalmaktadır. Filistin yönetiminin, uzlaşı sonrası Gazze`nin sorunlarına çözüm bulması noktasında beklentileri karşılayan bir gelişme olmadığı gibi, bazı olumsuz duyumlar alınmaktadır. Yine insani yardım kuruluşlarından bazıları, farklı gerekçelerle Gazze`ye yapmış oldukları yardımları kesmek kararı almışlardır. Artık Gazze`nin yaşadığı dram konusunda gerçekçi adımlar atılmalı ve korsanca kuşatma ve abluka kırılmalıdır. Hiçbir meşruiyeti olmayan bu ablukanın kalkması için herkesin bir çaba içerisinde olması gerekir. 
 
Netice itibariyle; bir sorun devam ediyorsa, bu sorunu çözünceye kadar gündemde tutmalı ve çözüm iradesini ortaya koymalıyız. Gözlerimizi kapadığımız zaman, sorunları görmediğimiz doğrudur; ama bu durum, sorunları çözdüğümüz anlamına gelmez. İslam ümmetinin herhangi bir yerindeki sorun, evimizin içindeki bir yangın olarak addedilmelidir. Nasıl ki evimizdeki bir yangını söndürmeden oturmuyorsak, dünyanın herhangi bir yerindeki Müslüman kardeşlerimizin sorunlarını da çözmeden oturmamalıyız.