Arakan'daki soykırım ve bu soykırım karşısında ortaya konulan duruş, insanlık için bir turnusol kâğıdıdır. Bu konuda ortaya konulan tavır ve bu vahşetin dünya gündeminde yer bulması sevindirici bir olaydır. Lakin bu tepkilerin ete ve kemiğe bürünmesi ve somut adımlara nasıl dönüşeceği; oluşan tepkiler zemininde nasıl bir süreç oluşacağı ve bu süreci kimlerin kontrol edeceği çok önemlidir.

Her şeyden önce, dünya kamuoyunun gündemine gelen bu meselenin çözümüne odaklanmak gerekir. Ortaya konulan tepki, işlenen vahşetle sınırlı kalmamalı ve bu vahşeti besleyen zemine de yönelmelidir. Vahşete zemin hazırlayan sebepler var oldukça mütemadiyen bu olayalar tekerrür edecektir. Ortada, bütün temel insani hak ve özgürlükleri ellerinden alınan ve asrımızın en korkunç soykırımlarından birisine maruz kalan bir halk var. Kimliksiz bırakılan, vatanlarından sürgün edilen ve vatandaş olarak bile kabul edilmeyen bu insanların, tüm uygar insanlar gibi temel hak ve özgürlüklerine kavuşmaları gerekir. Myanmar'da mevcut farklı bazı azınlıklar, bazı büyük devletler tarafından himaye edildiklerinden dolayı zulme uğramamaktadırlar. Verdikleri mücadelede onları himaye şemsiyeleri altına alan güçler var. İşte Arakanlı Müslümanların da aynı şekilde ümmet şemsiyesi altına alınması lazımdır. Kendi aralarında anlaşamayan halkı Müslüman olan ülkeler, hiç olmazsa bu konuda bir araya gelip çözüm üretmelidirler. Böyle bir duruş, ilkesel olarak zorunluluk olduğu gibi siyaseten de karşılığı vardır.

Öncelikle insani yardımlar konusunda bir yardım koridoru oluşturulmalı ve bunun devamlılığı sağlanmalıdır. Acil önlemler kapsamında atılacak olan adımlardan sonra, yapısal önlem ve politikalara yönelmek gerekir.

Türkiye gibi bazı ülkeler, insani yardım noktasında çırpınırken ve açılacak olan mülteci kamplarının masraflarını üstlenmeye hazır olduğunu beyan ederken, halkı Müslüman olan bazı ülkeler ise sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaktadır. ABD'de daha kasırga felaketi baş gösterir göstermez yardım taahhüdünde bulunanlar, söz konusu Arakan olunca ya hiç yardım etmediler ya da çok komik (adeta hakaret eder gibi) rakamlar telaffuz ettiler. Ümit ederiz ki, bu devletler hallerini düzeltip bir an önce ümmetin malından, bu mazlumlara da hak ettiklerinin en azından bir kısmını gönderirler. Umarız ki, ABD Başkanı Trump'un kızı İvanka'nın yardım fonuna 100 milyon dolar yardımda bulunanlar, bu mazlum Müslümanlar için de yardımda bulunma lütfunu(!) gösteriler. İşbirlikçi Arap rejimleri, kasırga sonrası, ABD'nin zararının büyük bir kısmını doğrudan veya dolaylı bazı yollarla karşılamayı üstlenirse kimse şaşırmasın. Belik de Trump bunun nasıl olacağının formülü üzerinde şimdiden düşünüyordur.

Komşusu Yemen'de taş üstüne taş bırakmayan Suud, yol açmış olduğu büyük insani krize hiç olmazsa el atıp insanlara yardım etmeyi akıl etmezken, kâfir ve zalimlere karşı son derece cömert davranmaktadır. Umulur ki, Arakan konusunda da aynı yanlış tutum devam etmez.

"Ben insanım", diyen her halk ve birey, insanlık onuru adına ayağa kalkmalı ve insanlığa karşı büyük bir suç işleyen insanlık düşmanlarının karşısında durmalıdır. Elindeki lokmayı mazlumlarla paylaşabilen ve mazlumların dertlerini kendi derdi olarak bilenlere ne mutlu...