Ey üç maymunlar tiyatrosunu seven sağırlar, körler ve dilsizler; ey üzerlerine ölü toprağı serpilmiş yürüyen ölüler, ey zulüm karşısında susan dilsiz şeytanlar, haberiniz var mı, Arakan'da yeryüzü mazlumların kanı ile sulanıyor.
Arakan'da büyük bir vahşet yaşanıyor. Soykırım derecesinde bir insanlık suçu yaşanıyor. Burma askerleri, polisi ve sivil milis çeteleri, kadın çocuk demeden Müslümanları katletme mesaisi yapmaktadır. Katledilen insanların büyük bir kısmı işkence ile katlediliyor. İnsanlar paramparça ediliyor. Köyler ve insanlar yakılmak suretiyle katledilmektedirler. Bu vahşeti tarif etmek için kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Cuma günüden bu yana yoğunlaşan katliamlar, bütün dünyanın gözleri önünde devam etmektedir. Akan Müslüman kanı olunca, dünya üç maymunları oynamaktadır. İnsanlık ve İslam ümmeti tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bulunmaktadır. Arakan'da katledilen insanlıktır. Tüm özgür insanların bu katliama karşı itiraz seslerini yükseltmeleri lazımdır.
Özellikle Müslüman olmayanlar bölgeden tahliye edildikten sonra, ağır silahlar eşliğinde bir katliam gerçekleştirilmektedir.
Rohingya köylerinin ateşe verildikten önceki ve sonraki hallerinin uydu görüntüleri basına yansıdı. Sadece bu görüntüler, katliamın ne kadar korkunç olduğu hakkında bizlere fikir vermektedir. Bölgeden gelen katliam fotoğrafları, dehşet verici tabloyu ortaya koymaktadır. İşkence ve yakılarak katledilen, parçalanan ve uzuvları kesilen kadın ve çocuklar, nehirlerde balık yerine yüzen insan cesetleri... Vahşet adına ne ararsanız var. Elbette sahadaki katliamlar, bu fotoğrafların çok ötesindedir. Sadece son birkaç gün içerisinde yüzlerce Müslümanın öldürüldüğünden bahsedilmektedir.
Myanmar ordusu geçen Ekim ayında bölgede büyük bir operasyon başlatmış, on binlerce Arakanlı Müslüman kaçarak Bangladeş'e sığınmaya çalışmıştı.
Nüfusun çoğunluğunun Budist olduğu Myanmar'daki Müslümanlar, vatandaşlık da dâhil olmak üzere birçok temel hakka sahip değil.
Artık tüm Müslümanların bu vahşete karşı ayağa kalmasının vakti gelip geçmiştir. Her Müslüman birey, kurum ve teşkilat; ellerindeki imkânlar çerçevesinde, eşine az rastlanır vahşet karşısında ayağa kalkmalıdır. Bu konu BM'ye taşınmalı ve böylelikle gündem olması sağlanmalıdır. Sembolik de olsa çeşitli uluslararası kurumlar nezdinde bu vahşetin gündemleştirilip mahkûm edilmesi önemlidir. Başta İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere, halkı Müslüman devletlerin oluşturduğu kurumlar, tüm imkân ve kabiliyetlerini seferber ederek bu tarihi sorumluluk karşısında vazifelerini yapmalıdır. Yazarlar, çizerler, gazeteciler, aydınlar, sivil toplum insiyatifleri; katledilen insanlığa karşı onur bayrağını yükseltmelidir. Özellikle fiili olarak bu zulme karşı durma imkân ve kabiliyetine sahip olanlara, bu coğrafyaya sınırdaş olan Müslümanlara büyük vazifeler düşmektedir.
Yine Halkı Müslüman olan devletlerin hükümetleri, büyük bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar. Müslüman halkların talepleri ve beklentileri doğrultusunda bu zulme uygun vasıtalarla müdahale etmelidirler.
İslam Ordusu ve Kudüs Ordusu nerede? Eğer İslam'a ve ümmete dair bir iddianız varsa işte meydan. Bu ümmetin mazlum evlatlarının kanına, namusuna ve canına sahip çıkın da biz de sizin tezlerinize inanalım!
Tekbirler eşliğinde birbirlerini boğazlayan ve Müslüman kanıyla adeta gusletmeyi marifet sayanlar, işte size cihat meydanı! Cihat sancağını yükseltiniz ve mazlumların aziz olmasına vesile olunuz. Kardeşleriniz soykırım altında, "neredesiniz ey Müslümanlar" diye feryat ederken, silahlarınızın namlularını birbirinize değil; Allah, İslam ve insanlık düşmanlarına çeviriniz. Zalimlerin ve kâfirlerin ayakları altındaki toprakların ateşe veriniz.