Barselona'da düzenlenen eylem neticesinde ölen ve yaralanan insanlar oldu. Yine daha önce Avrupa'nın farklı yerlerinde bombalar patladığı zaman, bu olaylar dünya gündemine oturmuş ve dayanışma çağrıları yapılmıştı. Mesela ağır tahrikler içeren Charlie Hebdo vakasında sonra, dünya liderleri düzeyinde bir dayanışma oldu. Hatta bu saldırıdan sonra dayanışma için gidenler arasında halkı Müslüman olan ülkelerin liderleri de vardı.

Papa, Charlie Hebdo konusunda oysa şöyle demişti:

"Ben hem din özgürlüğünün, hem de ifade özgürlüğünün temel insan hakları olduğuna inanıyorum. Hiç kimse din adına, Tanrı adına başkalarına zarar veremez, savaşamaz, öldüremez. (Paris'te) yaşananlar bizi şimdi şoke ediyor ama kendi tarihimize bakalım, din adına ne kadar çok savaş yaptık! Biz de bu konuda günah işledik. Ama Tanrı adına cinayet işlenemez, bu dinden sapmadır."

Papa daha sonra, yanında duran Vatikan görevlisi Alberto Gasbarri'ye dönerek şöyle devam etmişti:

"Evet, şiddetle reaksiyon gösterilemez. Ama eğer Dr. Gasbarri, ki benim dostumdur, anneme küfrederse kendisini bir yumruk bekler. Bu normaldir. Provokasyon yapmak, başkalarının inancına hakaret etmek doğru değildir."

"Başkalarının diniyle alay eden çok insan var. Bunlar provokasyon yapıyor ve Dr. Gasbarri'nin annemin aleyhinde konuşması halinde başına gelebilecek şey, onların da başına gelebilir. İfade özgürlüğünün sınırları vardır. Annem örneğinde olduğu gibi"

Papa'nın bile Charlie Hebdo'nun  tahriklerini yanlış bulduğu bir zeminde,  böyle bir tahrik neticesinde gelişen olaylara reaksiyonu bu iken, liderler ve bazı insanlar "hepimiz Charlie'yiz" dedi.

Oysa İslam ülkelerinde her gün oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Beldelerimiz harabeye çevriliyor. Çocuklarımız bombalarla paramparça edilmektedir. Filistin'de her gün masum insanlar öldürülüyor ve evleri patlayıcılarla yıkılıyor. Ama dünya liderleri veya en azından halkı Müslüman olan ülkelerin liderleri, "hepimiz Filistinliyiz" demiyor. Halkı Müslüman olan devletlerin liderleri aynı dayanışmayı göstermiyor. Ortada apaçık bir mazlumiyet varken, üç maymun sahnesi son derece cazip geliyor.

Geçenlerde israil askerleri  El-Bureyc Mülteci Kampı'nda gösteri düzenleyen Filistinlilere ateş etmiş, açılan ateş sonucu Ebu Humeyse şehid olmuştu. Kimse bunu duymadı ve bu mazlum Filistinli çocuğun niçin vurulduğunu sormadı. Bu çocuğun elinde silah yoktu ve sadece Mescid-i Aksa'ya destek gösterilerine iştirak etmişti. Ama Siyonist zalimler gözlerini kırpmadan Filistinli bir çocuğu daha şehit etti. "Hepimiz Ebu Humeyse'yiz" sloganlarını duymadık.

İşte Müslüman kanı bu kadar ucuzdur. Biz kendimize değer vermedikten sonra, başkalarından bu değeri bekleyemeyiz. Kendi kanımızın değerini ve fiyatını biz belirliyoruz. Ucuz bir fiyat biçtiğimiz kanımızı dökme konusunda kimse tereddüt etmiyor. İşte tüm mesele budur.

Eğer Ebu Hümeyse, Filistin'de değil de Barselona'da olsaydı, şüphesiz ki tüm dünyanın gündemi olmuştu.

Artık kendi kanımızın ve canımızın paha biçilmez değerini belirlemenin vakti gelmiş ve geçmiştir. Biz birbirimizin malına, canına, namusuna hürmet edersek, başkaları da bunu gözetmek ve en azından hesabını buna göre yapmak zorunda kalır; Müslüman kanını ucuz görüp bu kanla vaftiz olma seremonileri düzenleyemez. Müslüman kanını dökmeye niyetlendiği zaman tekrar tekrar hesap yapmak zorunda kalır. Ama biz tekbirler eşliğinde Müslüman kanı ile abdest almayı bir marifet sayarsak, başkalarından kanımıza ve canımıza saygı göstermesini bekleyemeyiz. İşte bu yüzden Filistinli Ebu Humeyse, Barselonalı olmadığı için, "hepimiz Ebu Humeyse'yiz" deyip bu cinayet lanetlenmiyor.