ABD, geçenlerde "bütün bombaların anası" (MOAB)  olarak isimlendirdiği ve envanterindeki  nükleer silahlardan sonraki en büyük ve en tesirli bombayı kullandı. ABD, böyle bir bombayı  ilk defa canlı ve gerçek hedefler üzerinde kullandı. Bu bombasını canlılar üzerinde test etmek için laboratuvar olarak Afganistan'ı seçti. Bir köye atılan bu bomba ile köy içindekilerle beraber haritadan silindi. Kömür olan çocuklardan, paramparça olmuş ve cesetleri sağa sola savrulmuş insanlara kadar; vahşet adına ne ararsanız var. Köyde tek bir canlı kalmadı. IŞİD bahanesiyle, Afganistan'da, bütün dünyanın gözü önünde büyük bir terör eylemi gerçekleştirildi, insanlık suçu işlendi. Manzara o denli korkunçtu ki, bir zamanlar ABD'nin müttefiki olan ve ABD ile beraber yıllarca çalışmış olan Hamid Karzai bile, bu katliamın kabul edilemez büyük bir insanlık suçu olduğunu söyledi.

Olayın askeri bir operasyon ile alakası yoktu, bu bombanın denenmesi ve gerçek hayatta canlılar üzerinde tesirinin görülmesi ve birilerine de askeri mesaj verilmesi lazımdı. İşte bunun için uygun koşullar beklendi ve bir bahane ile bu katliam hayata geçirildi. Büyük bir infiale sebep olması gereken bu katliam, görmezlikten gelindi. Müslüman siviller kobay olarak kullanılmış ve yok edilmişlerdi. Ya Müslümanlar... İslam dünyasında bu katliama karşı büyük bir refleksin gösterilmesi gerekirken, kimsenin kılı bile kıpırdamadı. Yani bu mazlum insanlar, hangi suçtan dolayı öldüklerini bile bilmeden, Büyük Şeytan ABD zulmünün son kurbanları olmuşlardı. Daha önce benzer zulüm ve katliamların hesabı sorulamadığından dolayı, bu facia göz göre göre geldi. Bu zulmün hesabı sorulamadı. Çünkü ölenler, mazlum ve Müslüman idiler. Diğer mazlumların katledilmesi sonrasında zalimlerin yakasına yapışan olmadığı gibi şimdilik bu vahşetin hesabını sorabilecek kimse de çıkmadı. Anlaşılan o ki, diğer mazlumların hesabı gibi, bu hesap da mahşere kaldı.

İslam topraklarında savaşların devam etmesinde Batının başat rol oynadığı malumdur. Bu savaşların devam etmesinin görünen ve görünmeyen birçok hedef ve nedeni vardır. Özellikle kamuoyundan ısrarla saklanan birçok neden vardır. Savaşın olduğu coğrafyayı fırsatlar arenası olarak gören Batılı haydutlar, bu kaos ortamında gözlerden ırak olarak sinsice faaliyet göstermektedirler.

Bu haydutça faaliyetlerden bazıları şunlardır:

1)      Şimdiye kadar denenmemiş silahları denemek üzere potansiyel alanlar oluşturmak ve herhangi bir bahane ile bu silahları insanlar üzerinde denemek.( Bu son olayda olduğu gibi.)

2)      Envanter yenilenmesi öncesi, elden çıkarılacak silah stoklarının tüketilmesi.

3)      Başta petrol ve madenler olmak üzere yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının talan edilmesi.

4)      "İnsani yardım faaliyetleri"  adı altında düzenlenen  faaliyetlerle her türlü kirli işleri yapmak. İnsani(!) yardım faaliyeti yapanların tamamının istihbarat ajanları olduğu düşünülmektedir.

5)      İnsanların çeşitli maksatlarla kaçırılması ( özellikle kadın ve çocuklar)

6)      Uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama faaliyetleri

7)      Organ kaçakçılığı

8)      "Tıbbi hizmet" adı altında insanların tıbbi deneylerde kobay olarak kullanılması.

9)      Tarihi zenginliklerin ve arşivlerin talan edilmesi.

10)   İşgal edilen toprakların tehlikeli toksik madde ve teknolojik atıkların çöplüğü olarak kullanılması.

Ve bu liste böyle uzayıp gitmektedir.

Bu gün bazı mazlumların maruz kaldığı katliam ve vahşetlere sesimizi çıkarmazsak, bizim de bu kervana katılmamız uzak değildir. Ya ABD ve diğer emperyalistlere karşı hep beraber sesimizi yükseltiriz ya da sıranın bize gelmesini bekleriz. Ya onurlu bir şekilde küresel eşkıyalara karşı itiraz sesimizi yükseltip cürümlerin hesabını sorarız ya da papatya falı çekip MOAB'larla katledilme sırasının kime geleceğini bekleriz.