Bu yazımızda, bilinmeyen bir durumdan bahsetmeyeceğiz; zaten var olagelen bir gerçeği, basiret tutulması yaşayanlara hatırlatacağız.

 

Türkiye dış politikada bazen yaman çelişkiler arz eden hamleler yapıyor. En son füze kalkanı projesi ile yıllardır inşa etmeye çalıştığı komşularla “sıfır sorun” politikasının altına kendi elleri ile dinamit koyuyor. Yani yıllardır inşa etmiş olduğu birikimini, kumdan yapılmış bir kale gibi yıkıyor. Tehdidin büyüklüğünün farkına varan İran Türkiye`yi uyarmak istediyse de,  Türkiye bu uyarıları pek kale almadı. Daha sonra İran, kendisi ve bölge ülkeleri açısından tehdit olan bu projeye karşı üst perdeden tepkisini dile getirdi. Ve Türkiye`nin bölgede en iyi ilişkiler içerisinde olduğu ülke olan İran ile soğuk rüzgarlar esmeye başladı. Ne uğruna? Türkiye`yi bir kaşık suda tereddüt etmeden boğacak bir İsrail`i ve ABD üslerini koruyacak bir füze kalkanı uğruna. Yani Türkiye`nin güvenlik ve savunması ile hiçbir alakası olmayan bir proje uğruna…

Öncelikle şunu görmek lazım, her şey bir yana, ortada Türkiye`ye yönelen hiçbir tehdit yok iken, bölgesel bir takım siyasi hesaplar yapılarak yapılan bu basiretsizce (en iyi niyetli tabirle) hamle, Türkiye aleyhinde gelişecek bir süreci başlatacaktır. Hatırlayalım, Silopi`ye yerleşen Çekiç Güç, bulunduğu konumu kullanarak yıllarca Türkiye aleyhindeki her türlü entrikanın başrolünde oldu. Yıllar yılı, buraya yerleşen Çekiç Güç, buradan çıkarılamadı ve her zaman Türkiye için büyük bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürdü.

Türkiye`nin başına bela olan mevcut ABD ve NATO üsleri yetmiyormuş gibi,  çok farklı gelişmeleri tetikleyebilecek olan yeni bir üs daha kuruluyor. Ve füze kalkanına ait unsurları taşıyan ABD gemisi Türkiye`ye doğru yola çıktı. Siyasiler arasında tek kelime ile tam bir basiret tutulması yaşanmaktadır. Mevcut durumda ABD`ye kucak açan ve birkaç yılda viraneye dönüşen ülkelerin örnekleri ortadayken, böyle bir hatanın yapılması çok vahimdir. Hükümet her kesimden halkın kabul etmediği bir adımı atıyor. Halka rağmen ve bilerek…

Birkaç gün önce Afganistan`daki ABD`nin en yetkili komutanı bir açıklama yaparak, ABD`nin 2014 yılından sonra da Afganistan`da kalmaya devam edeceğini sıkılmadan ve saklamadan söyledi. Niçin kaldıkları belli. Dünyada keşfedilen lityum rezervlerinin %60`tan fazlasının Afganistan`da bulunduğu açıklandı. Ayrıca bakir Afganistan topraklarında şimdiden çeşitli madenlere ait rezervler keşfedildi. Bunca yıl kukla Afgan hükümeti, halkına karşı savaştı ve halkına rağmen ABD`ye kucak açtı . Sonuçta Amerikalılar ülkeyi viran ettiler, sömürdüklerini sömürdüler ve Afgan topraklarını tek etmeyeceklerini açık açık söylemekte herhangi bir beis görmüyorlar. Ve daha nice örnekler.

Ellerini Amerikalılara verip de bütün gövdelerini kaptıranlar nice ülkeler var… Mesela Pakistan…

ABD`nin şantajı ile kocaman bir Pakistan`ın içerisine düştüğü hale bakınız. Kulluk talebinde sınır tanımayan Abd, hala da Pakistan`ı, bağımsız bir ülkenin bağımlı yöneticilerini, adeta bir valisi gibi azarlıyor ve yaptırım uygulayacağını söylüyor. ABD, Pakistan`ın elindeki nükleer silahlara bir çözüm buluncaya kadar da gitmez. Pakistan içlerinde birçok askeri üsse yerleşen ABD, ülke içinde hem kara hem hava operasyonlarına başladı. Çocuk, kadın, cami, okul, hastane demeden her yeri çeşitli bahanelerle bombaladı. Binlerce mazlum insan bu vahşet neticesinde hayatını kaybetti. Amerika özel birlikleri Pakistan topraklarında adeta sürek avı başlattı. Bağımsız bir devletin varlığından bahsetmek neredeyse imkansız hale geldi. İşte Amerikanın müttefikliği budur. Amerika ile iş tutmanın acı ve ağır faturası budur. ABD`nin dış politika konsepti bellidir:

“Benden değilsen, düşmansın.” Yani tüm dünyayı harcanacak köle olarak gören ve bağımsızlıklarını göz ardı eden hastalıklı bir zihniyet… Ve şartlar olgunlaştığı zaman da hangi coğrafya ve ülke olduğu fark etmez hemen uygulamaya konulur. İran`a dönük bir saldırıda Türkiye`deki üslerin kullandırılmaması durumunda   aynı mantık ile hareket edecek bir ABD`ye karşı Türkiye`nin bir planı var mıdır, yetkililere soruyoruz. Turgut Özal`ı hatırlayınız. Birinci Körfez Harbi`nde ABD`nin yanında yer almıştı. Çekiç Gücün Silopi`ye konuşlandırılmasına izin vermiş ve şöyle demişti: “ Bir koyup üç alacağız.” Evet, Türkiye üçü kazanamadığı gibi, bir değil birçok bedel ödedi. Sayın Başbakan`a, şu an  ABD`nin mağduru olan Afganistan, Pakistan ve diğer ülkelerin durumu ileTurgut Özal`ın yaptığı tarihi hatayı hatırlatıyoruz. Şunu da unutmayalım ki; her ABD üssü bir şer yuvası, fitne fesat merkezi ve ajan şebekesi karargâhıdır. Ve bu insi şeytanlar kilise ayinleri yapıp dua etmek için orada bulunmuyorlar, çiçek de toplamıyorlar.

Biz, halk olarak, basiret tutulmasına müptela olmamış ve bu büyük yanlış için “kral çıplak” diyebilecek bir “cesur yürek” arıyoruz.