Hindistan yönetimi ile işbirliği yapan ve Hindistan yönetiminin kuklası olan laik Şeyh Hasina Vecid, Bangladeş`te Müslüman kıyımına imza atıyor.

Bütün dünya, “Ortadoğu” olarak tabir edilen İslam coğrafyasına yoğunlaşmışken, Bangladeş`te tek kelime ile devlet terörü yaşanıyor. Bu gün yönetimde olanlar, adeta Hindistan valileri gibi hareket ediyor. Müslüman cemaatin liderleri birer birer idam sehpasına gönderiliyor. Böylelikle İslami hareket başsız bırakılmak isteniyor. Yapılan protestolar çok kanlı bir şekilde bastırılıyor. Birçok mazlum Müslüman katledildi. Gözaltına alınan ve kaybolanların gerçek sayısı bilinmiyor. Bir ara İslam Ümmeti nezdinde Bangladeş`teki zulüm konusunda göreceli bir duyarlılık oluştuysa da, bu duyarlılık devam etmedi. Özellikle Abdulkadir Molla`nın idamı sürecinde bir duyarlılık oluştuysa da kısa sürede bu duyarlılık ortadan kalktı.

Akla ziyan suçlamalarla aydın ve önder insanlar sehpaya gönderiliyor.

Cemaat-i İslami`nin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, Şubat 2013`te ömür boyu hapse mahkûm edilmiş, 17 Eylül`de cezası temyiz mahkemesi tarafından idama çevrilmişti.

Molla, 12 Aralık 2013`te cezası infaz edilen ilk Cemaat-i İslami lideri olmuştu. Mahkemenin 90 yıl hapse mahkûm ettiği Cemaat-i İslami`nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azzam da 23 Ekim`de hapishanede vefat etmişti.

 En son olarak Bangladeş`te Savaş Suçları Mahkemesi, Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdus Subhan`ın idam edilmesine karar verdi

Bangladeş`te Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdus Sobhan, 1971`deki bağımsızlık savaşı sırasında insanlık karşıtı suç işleme iddiasıyla idama mahkûm edildi.

Kukla laik mahkemenin bu ve diğer tüm kararları siyasi maksatlı olup Hasina hükümetinin “devlet terörü” politikasının bir tezahürüdür. İktidarı cebren ve hile ile gasp etmiş olan mevcut yönetim, muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlemektedir. Pakistanlı Müslümanlar, Hindistan`dan bağımsızlığını kazandıktan sonra, Hindistan tarafından cezalandırılmak istendi. Hindistan`ın fitnesi ve gayretiyle Pakistanlı Müslümanlar ikiye bölündü. Çok kanlı bir iç savaş yaşandı. Pakistan askerlerinin Dakka`da Hindistan güvenlik güçlerine teslim olmasının ardından 16 Aralık 1971`de Doğu Pakistan, Bangladeş olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Yaklaşık 9 ay süren bağımsızlık(!) savaşı sırasında 3 milyondan fazla kişi ölmüş, milyonlarcası yaralanmıştı.

İşte Cemaat-i İslami, İslam ümmeti fikri çerçevesinde bu kardeş kavgasına taraf olmadığı ve Hindistan`ın oyununa gelmediği için bu bedeli ödemektedir. Hem Bangladeş, hem de Pakistan tarafında başa gelen iktidarlar, ümmet fikrinden yana olan ve Müslüman kanı dökülmesini istemeyenlere zulmettiler. İşte bu gün Bangladeş`te yaşayan Müslümanlar, bu bedeli, ümmetin parçalanmasını istemediği için ödediklerinden, bu mazlumlara sahip çıkmak İslam Ümmeti üzerinde bir borçtur. Ortada bir suç varsa, işte bu mazlum Müslümanların tek suçu(!) budur.

Cemaat-i İslami`nin savaş suçu işlemekten mahkûmiyet alan dokuzuncu lideri olan Abdus Sobhan, idam sehpasına gönderilmek isteniyor.

Bu karar, sadece Bangladeş`li Müslümanları değil, tüm İslam Ümmeti`ni ilgilendirmektedir. Kararın nedeni, İslam düşmanlığıdır. Bu karar, Bangladeş toplumundan İslam`ı topyekûn silme konseptinin bir neticesidir.

Cemaat-i İslami yetkilileri, bağımsızlık savaşının ardından 1973`te çıkarılan Savaş Suçları Kanunu`na göre ancak silahlı, savunma ya da yardımcı gruplara üye kişilerin savaş suçları ya da insanlığa karşı suç işlemekten yargılanabileceğini,  ancak üyelerinden hiçbirinin silahlı gruplara üye olmadığını, dolayısıyla söz konusu suçlamalarla yargılanamayacağını vurguluyorlar.

Bangladeş`te yaşanan bu zulüm, insanlığın gündemine taşınmalıdır. Müslümanlar, bu zülüm ve katliamları her platformda teşhir etmelidirler. İçimizdeki hainler ve bizden gözüken küfrün av köpekleri, her gün canımızdan can almaktadır. Böyle zalim ve işbirlikçilerin yönetimde oldukları topraklarımız işgal altında demektir. İşgalciler ile işgal valileri arasında hiçbir fark yoktur.

Zulüm altında olan kardeşlerimizin seslerinin daha gür çıkması için seslerine kuvvet olalım. Başta sosyal medya olmak üzere, ses getirecek her platformda bu hayati sorunu dillendirelim. Müslüman kardeşlerimizin dertleri ile dertlenelim. Sözde değil, özde ümmet olduğumuzu gösterelim. Hiçbir anlam ve keyfiyet ifade etmeyen yığınlar değil, “bünyan-ı mersus” hakikatini düstur edinmiş milyonlar olduğumuzu ortaya koyalım.

Bangladeşli kardeşlerimizin sesi olalım.