Suriye`de ABD öncülüğünde düzenlenen hava harekâtı, tam bir katliama dönüştü. ABD öncülüğündeki Haçlı koalisyonu, gizli ajandasını devreye koymanın startını verdi. Daha ilk bombardımanda onlarca masum sivil insan hayatını kaybetti. Saldırı ve katliam tüm hızı ile devam ediyor. Saldırılan hedeflere bakıldığı zaman, ABD`nin tüm Müslümanları zulüm değirmeninde öğütmek ve Batının mühendisliğinde bu coğrafyayı yeniden dizayn etmek istediği açık bir şekilde görülecektir. IŞİD ile savaşma iddiasında olan şer güçler, İslami direniş güçlerine ait olan birçok noktayı vurdu ve onlarca kişi hayatını kaybetti.

Fotoğraf son derece nettir. Yapboz tahtasına çeviren İslam coğrafyası, bir kez daha Haçlıların postalları ile çiğnenmek isteniyor. Müslüman halklar arasında var olan ihtilafları derinleştirme ve birlikte yaşama iradelerini ortadan kaldırma zemininde haçlılar İslam topraklarında ameliyat yapmak istiyor.

Sınırlar değişebilir ve yeni yeni devletler ortaya çıkabilir. Ne kadar çok parçalanma olursa, şer güçlerin stratejilerinin uygulaması o kadar kolaylaşır.

He zaman olduğu gibi klasik senaryo tekrarlanıyor. Körfez ülkelerinin desteğinde ve ihanetlerinin eşliğinde Haçlılar yine Müslüman kanı akıtıyor.

Bu vahşet ve katliamdan çok önceleri kamuoyu hazır hale getirildi. Algı operasyonları neticesinde ABD İslam coğrafyasına adeta bir kurtarıcı gibi davet edildi. Bugün sizi başkalarından kurtarma rolüne soyunanlar, yarın da başkalarını sizden kurtarma senaryosunu uygulayacaklardır. Bugün İslam Ümmetinin haline ağlamayanlar bilsinler ki, aynı duruma maruz kaldıkları zaman, kendilerinin de ağlayanları ve ellerinden tutanları olmayacaktır. Farklı suçlamalarla Müslümanları biri birlerine düşürüp desteksiz bırakanlar, aynı algı operasyonlarını yarın başkaları için yapacaklardır. Müslümanlar arasında tefrika çıkarmadan mağlup edemeyeceklerini bilenler, her İslami kesim için bir senaryo yazıp desteksiz bırakmaktadırlar. Böylelikle herkes, sırasını bekleyen kurbanlık koyunlar gibi, zulme ve katliama maruz kalmaktadır.

Bilinmelidir ki, tüm Müslümanların kaderi ve geleceği aynı noktada kesişmektedir. Vahdet zemininin tahrip edilmesinin faturası tüm Müslüman halklara zillet olarak yansıyacaktır.

Tam da sözün burasında aklımıza "sarı öküz" hikâyeciği gelmektedir.

Zamanın birinde bir ormanda aslanlar ve öküzler yaşarmış. Aslanlar ve yaban öküzleri düşman imişler. Zamanla yaban öküzleri çok güçlenmiş. Aslanlar ise zayıf düşmüş. Artık aslanlar avlanamıyormuş ve açlıktan helak olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlar. Güç ve savaşma ile öküzlerle baş edemeyeceklerini anlamışlar. Meydanda yenemedikleri öküzleri nasıl alt edeceklerini uzun uzun düşünmüşler. İçlerinde hile ve entrika konusunda uzman olan birisi, öküzlerin birliğini parçalama ve onları parçalara ayırdıktan sonra ise, hedef seçme önerisini getirir. Diğer aslanlar bu öneriyi kabul etmişler.

Hemen öküzlerin yanına varmışlar. Uzun bir dostluk edebiyatı faslından sonra, öküzlere ormandaki gerginlikleri bitirmek istediklerini anlatmışlar.

Öküzler de ormandaki gerginliğin bitmesi ve sükûnetin sağlanması önerisini büyük bir sevinçle karşılamışlar. Hilebaz aslan şöyle demiş:

“Zaten aramızda problem olması için hiçbir neden yoktur. Yalnız aranızdaki şu sarı öküz var ya, işte bu bizi terörize ediyor.

Kuyruğunu sallayıp durmadan bizi tahrik ediyor. Eğer bu teröristi bize verirseniz, aramızda hiçbir problem kalmaz. Şimdiye kadar dostluğumuzu bozan da buydu. O sizden farklıdır, onun yüzünden sizin de başınız belaya giriyor ve huzurunuz kalmıyor. Sarı öküzü bize verin, düşmanlık bitsin. Öküzler önce bu teklife çok şaşırmışlar. Sonra da kendi aralarında istişare edip kararlarını belirtmek için zaman istemişler.

İlk sözü, bilge öküz almış ve bu teklifin büyük bir hile ve aldatmaca olduğunu ve aslanların asıl maksatlarını barış olmadığını söyleyip teklifi reddetmeyi salık vermiş.

Kıt görüşlüler ise, aslanların bu teklifini kabul etmeyi hararetle savunmakla kalmayıp zavallı sarı öküze ilave bir sürü de kusur bulmuşlar. “Zaten biz de bu sarı öküzü sevmiyoruz, bunu için niye huzurumuzu bozalım”, demişler. Uzun istişareler neticesinde maalesef cahillerin fikri ağır basar. Sarı öküzü aslanlara teslim etmeyi kabul ederler. Bilge öküzün son ikazları da fayda vermemiş. Zavallı sarı öküz teslim edilmemek için yalvarıp yakarıp dil dökse de döktüğü gözyaşları fayda etmemiş. “Bu zulümdür, bu zulüm ateşi bir gün sizi de yakar”, dese de basireti bağlanmış topluluğa bir şey anlatamamış. Sarı öküzü elleri ile bağlayarak aslanlara teslim etmişler. Günlerce aç kalmış ve bitkin düşen aslanlar, bu semiz öküzü afiyetle yemişler. Sönen göz ferlerine canlılık gelmiş. Birkaç gün aslanlar öküzleri rahat bırakmış. Tam da öküzler her şeyin yoluna girdiğini düşünürken, aslanlar kapıyı yeniden çalmışlar ve başka bir öküzü anlaşmayı ihlal etmekle suçlamışlar. Bu öküzü de istemişler. Yine cahillerin görüşü ağır basmış ve bu öküzü de teslim etmişler. İyice küstahlaşan aslanlar, her seferinde en semiz öküzü bir bahane ile midelerine indirmişler. Ormanda denge tamamen öküzlerin aleyhine dönüşmüş. Öküzlerin birliği dağılmış ve iyice zayıflamışlar. Bu sefer öküzleri istemekle yetinmeyip gördükleri her yerde öküzleri parçalayıp yemişler.

Öküzler bu vahim gidiş karşısında savaş kararı almış. Ama büyük bir hezimet yaşamışlar. Sağ kalanlar, canlarını kurtarmak için ormanın derinliklerine kaçmışlar. Her şeylerini yitirmişler.

Bu duruma nasıl gelindiğini anlamaya çalışmışlar. Herkes, bir şey söylemiş. Kendisi de yara bere içerisinde kalan bilge öküz şöyle demiş:

“Biz bu savaşı, sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik.”