Bu söz, Mısır`ın  seçilmiş meşru ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi`ye ait. Küresel egemen güçlerin ve onların yerli ayaklarının “oldu bittiye” getirmeye çalıştıkları askeri darbe karşısında, haykırılan ve Mısır halkının iradesinin tercümanıdır bu söz. Bu söz, Mısır halkının şahsında İslam Ümmetinin, irade hırsızlarına karşı yükselttikleri itirazın sembolüdür.

Amerika ve siyonistlerin icazet ve planlamaları ile darbe yapan işbirlikçi zalimler, birçok katliam ve zulme imza attılar. Daha sonra darbeyi Mısır toplumuna kabullendirmek ve siyasal İslam`ı Mısır`dan silmek için tiyatro mesabesinde olan mahkemeleri devreye soktular. Darbeye karşı yükselen sesleri susturmak ve irade gaspını pekiştirmek için, bu kurum,  Mısırlıları zulmün yeni bir yüzü ile tanıştırdı. Sudan bahanelerle insanlara onlarca yıla varan hapis cezası verilmektedir. Bir yandan tutuklamalar tüm hızı ile sürerken, diğer yandan tutuklanan bu insanlar Mısır`ın Engizisyon Mahkemeleri`nde yargılanmaktadır. İşin ilginç tarafı; iradelerini çalmaya teşebbüs ettikleri insanları suçlayacak hiçbir şey bulamadıkları için, kendi yapmış oldukları zulüm, katliamlar ve cürümleri bu mazlum insanlar üzerine yıkmaya çalışmalarıdır. Bu şartlarda başlatılacak bir siyasi süreç, Müslümanları tekrar iktidara taşıyacağı için; Siyasal İslam, liderliği ve tüm kurumları ile ezilmek isteniyor. İşte bu aşamada başarı sağlandıktan sonra, darbeyi meşrulaştırmak için, İslami siyasal kimliğin dışlanacağı bir siyasi süreç başlatılmak isteniyor. Bu amacı gerçekleştirmek için de, özellikle uyduruk mahkemeler devreye konulmuştur.

Mısır`ın meşru cumhurbaşkanı dahil olmak üzere, tüm yetkilileri bu cürümlerle suçlanıyor. Hırsız, olanca arsızlığıyla, ev sahibini yargılamaya çalışıyor.

Aradan geçen bunca zamana rağmen, Mısırlı Müslümanlar hala meydanlarda. İradelerinin çalınmasına asla müsaade etmeyeceklerini en gür perdeden haykırıyorlar. Yapılan katliamlara, tutuklamalara, kaçırılmalara ve işkencelere rağmen, özgürlükleri uğrunda bedel ödeme noktasında her zamankinden daha fazla kararlılar. Karalılıklarından hiçbir şey yitirmemişler. İlk günkü duruş ve kararlılıkları halen devam ediyor. Muhammed Mursi, mahkemede onu yargılamaya çalışan zalimlere karşı tokat gibi cevaplar vererek, idamla yargılanma tehlikesi olduğu halde, mahkemenin meşruiyetini reddetti. Bu tarihi tavır, İslam ümmeti ve Mısır halkı adına büyük bir kazançtır. Ödenen bedellerin boşuna olmadığı ve halkın liderliğinin, intifada ile bütünleştiği bir kez daha görüldü.

Mısır intifadası tüm hızı ile devam ediyor. Ama İslam ümmetinin desteği noktasında aynı şeyleri söylemek maalesef mümkün değil. Mısır`da yapılan darbe ve ardından gelen katliamlara karşı yükseltilen ses ve itirazlar, maalesef eskisi gibi çıkmıyor. Oysa lideriyle halkıyla, Mısır intifadası ilk gün gibi devam ediyor. Örnek bir intifadaya yakışacak, örnek bir lider tavrı sergiledi Muhammed Mursi. Darbe ile uzlaşma ve Mısır halkının iradesinin çalınmasını kabullenme tekliflerini elinin tersi ile itti. Mısır halkının evlatlarına ve şehitlerin kanlarına asla ihanet etmeyeceğini ilan etti. Böylelikle, bu meselenin siyasi hesapların ötesinde bir hesaplaşma olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Aslında buradaki mücadele ve kavga, İslam ümmeti ve ümmetin iradesine ipotek koymaya çalışan Küresel müstekbir güçler arasındadır. Mısır`daki terörist cuntacılar, senaryosunu Amerika ve siyonistlerin yazdığı meşum tiyatronun figüranlarıdır. Meselenin boyutları kesinlikle Mısır`la sınırlı değildir. Böyle bir değerlendirme yanılgı olur. Burası, İslam Ümmeti`nin en önemli cephelerinden birisi olan Mısır cephesidir. 90 milyonun üzerindeki nüfusu ve sahip olmuş olduğu stratejik konumu ile Mısır`ın önemi çok büyüktür. Bu cephede Mısır halkının zaferi, İslam Ümmeti`nin zaferi olacaktır. Emperyalistlerin İslam Ümmetini bölmek için aramıza çizmiş olduğu sınırlar, bizleri biri birimize yabancılaştırmamalıdır.

Yeniden geri dönüp çalınan irademize sahip çıkmalıyız. Evet, yeniden geri dönüp bu onurlu kavgamıza kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Çünkü bu kavga, hepimizin… Zalimlerin bu intifadayı Mısır sınırları içerisine hapsetmesine müsaade etmemeliyiz. Her platformda Mısır intifadasını seslendirmeli ve gündemden düşürmemeliyiz.

Eğer Müslümanlar Mısır`da bu mücadeleyi kaybedecek olurlarsa, bundan sonraki süreçte zalimler ve İslam düşmanları daha fazla cüretkâr olacaklardır. Müslüman halkların iradesine daha fazla müdahale edilecek ve halkların iradesi gasp edilecektir. Eğer Müslümanlar bu savaşı kazanacak olurlarsa; bu kazanım, ümmetin zaferi ve küresel güçlerin mağlubiyeti olacaktır. İslam düşmanları ve onların piyonları, irade hırsızlığına tevessül etme cüretini gösteremeyeceklerdir.

Öyle ise tekrardan geri dönmek için, firavunların sihirlerini akamete uğratmak için, Musalar asaları ile bu şanlı kavgayı omuzlamalıdırlar.