İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı, Müslümanların tüm yönleri ile teorik ve pratik düzlemde zirveye ulaşmaları gereken bir aydır. Bu ayda ibadi, sosyal, siyasal alanda öyle bir dönüşüm olmalı ki, tüm bir yıla kifayet etsin. Mü`minlerin ulaştıkları takva şuuru, hayatın her alanını kuşatmalıdır. Yüreklerimizden ve sinelerimizden kopup gelen dalga, İslam Ümmeti`nin sahillerine ulaşmalıdır. Dünya Müslümanlarının sorunları ve acıları, ibadet şuuru ile ele alınmalı, bu alandaki hassasiyetin ve pratik hamlelerin ibadet dairesinin ayrılmaz bir parçası olduğu bilinmelidir.
Dünya Kudüs gününü de bu çerçeve içerisinde ele almak lazımdır. Bu günde; İslami vahdetin, ümmet bilicinin zirvesine çıkmalı ve “bünyanı mersus” hakikatini tüm benliğimizle yaşamamız gerekir.
Ramazan ayının son cuması olan Kudüs günü, Rahmetli İmam Xumeyni tarafından, Kudüs davası bilincinin insanlar arasında sürekli diri kalması için ümmete hediye edilen bir gündür. İmam; bu günü, Kudüs günü olarak ilan etmekle, Filistin meselesini insanların vicdanlarında canlı tuttu ve tüm mazlum ve mahrumların feryatlarını, siyonist işgale karşı duydukları öfkeyi, asli ve kalıcı bir mecraya yöneltti.
Dünya Kudüs Günü, İslam ümmetinin gücünün, azametinin ve İslami kardeşliğinin ve bilincinin tecelli ettiği gündür. Bu günün ruhu ile Müslümanlar, aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakıp tayin edilen Muhammedi hedeflere yürüme yolunda kenetlenmelidirler.
Dünya Kudüs Günü, siyonistler karşısında mazlum, ezilen Filistin halkı için büyük bir manevi destek günüdür. Kudüs Günü, zalimler ve Müstekbirler karşında kutlu direnişin ve İslam kardeşliğini sembolüdür. Dünya Kudüs günü, dünya müstekbirlerinin zulmüne karşı, insanlığın ortak itirazının haykırıldığı gündür.
Bu gün Müslümanların yeniden ahitlerini ve şuurlarını tazeleme, Kudüs için daha fazla çaba sarf etme kararlılığını ve duruşunu sergileme günüdür. Şunu unutmayalım ki, Kudüs`ü hatırlamak ve bu konudaki vazifemizi yapmak, senede bir gün bir etkinlik düzenlemek ve hissiyatın zirveye çıkması demek değildir. Bilakis hissiyat ve mefkurenin aksiyona dönüşmesi yolunda her Kudüs günü yeni bir kilometre taşı, sonuçların alındığı ve yeni hedeflerin belirlendiği bir milat olmalıdır… Ta ki Kudüs`ün esareti son buluncaya ve Mescidi aksa özgür oluncaya kadar... Selahaddinî bir şuuru ve Selahaddinî bir mücadele ile Kudüs davası için verdiğimiz mücadeleyi hayatımızın tüm alanlarına yaymalıyız. Kudüs hayatımız olmalı ve hayatımızın her alanını kuşatmalı; Kudüs ve Mescidi Aksa, hayatımızı endişesi ve temel hedeflerinden birisi olmalıdır.
Kudüs, İlahi dinlerin temsil makamı ve Müslümanların miracının simgesi olan bir şehirdir. Allah Azze ve Celle dışında tüm ma`budlara başkaldırmanın, esaret zincirlerini kırmanın, Allah`a “hanifler” olarak yönelmenin, hür olmanın adıdır Kudüs. İşgal altındaki tüm ümmet toprakları özgürlüğe kavuşsa bile, Kudüs`ün içinde bulunduğu Filistin toprakları özgürleşmedikçe bu özgürlük fotoğrafının bir parçası, belki de en önemli parçası eksik kalacaktır.
Kudüs, Allah`ın mukaddes arzıdır. Kudüs, Müslümanların namusudur. Kudüs, bu ümmetin ortak paydası ve vahdet zeminidir. Bu açılardan bakıldığı zaman Kudüs`ün önemi çok büyüktür.
Kudüs davası, sadece Filistinlilerin ya da Arapların davası değil, tüm İslam Ümmeti`nin, hatta gönlü Tevhid aşkıyla tutuşan ve mazlumların safında yer alan tüm insanların davasıdır.
Hayatımızın önceliklerini belirlerken, Kudüs`ün özgürleşmesi konusuna özel bir yer ayıralım. Öncelikle tüm ehli iman, hatta tüm insanlık için bu denli ehemmiyetli olan bir davanın dayandığı temeller ve dinamikler öğrenilmelidir. Her platformda ümmetin bu haklı davası dile getirilmelidir. İşgal altındaki topraklarda işlenen haksızlıklar ve katledilen mazlumlar her platformda anlatılmalıdır. Bu zulüm ve cürümlere karşı durmak, tüm vicdan sahibi özgürlük aşıkları için bir borçtur.
Kudüs`ün kurtuluş mücadelesi, yalnızca bir ulusun işgal altında kalan topraklarının kurtarılması mücadelesi değildir. Burada yürütülen direniş ve mücadele, ümmet adınadır. Bu cephede mücadele eden bu ümmetin yiğit evlatları, toza toprağa karışmak üzere olan Ümmet`in onurunu tutup kaldırmaktadır.
Tüm Müslümanlar, bu davaya destek vermek, maddi ve manevi imkânlarını seferber etmek mecburiyetindedirler. Ümmetin bu cephede siyonizm ile olan savaşı; daha fazla gündemimizde olmalı, mücadeleyi geliştirme vasıtalarını daha da çoğaltmalıyız. Ümmet`in onuru ayaklar altına alınırken, gayret ve hamiyet sahibi hiçbir mü`minin bu trajediye sessiz kalması düşünülemez.
Her Dünya Kudüs Günü, Mescid-i Aksa`nın azat olmasına dair ümitlerin ve ahitlerin tazelendiği bir gündür.
Özgür bir Kudüs mefkuresini ve bu yolda mücadeleyi kuşanan yiğitlere selam olsun.