Müslümanlar olarak “haşlanmış kurbağa sendromuna” müptela olduğumuz gün, öldüğümüz gündür. Diriliş ve direniş refleksimizin ortadan kalktığı gün, yok oluşa doğru yol alırız, kimliğimizi ve öz benliğimizi yitirmiş oluruz.
Gazze’de ve Filistin’in diğer bölgelerinde zulüm ve katliam aralıksız, artarak devam etmektedir. Siyonistler; bebek ve çocuk soykırımını, camileri ve hastaneleri bombalamayı, bilim adamları, gazeteciler ve doktorları katletmek gibi korkunç suçları, artık rutin bir cürüm olarak insanlığa benimsetmek istiyor. Asla bu cinayetlere ve soykırımlara alışmayacağız. Bütün imkân ve kabiliyetlerimizi zorlayarak Filistinli kardeşlerimizin yanında olmalıyız.
Son yüzyılın en büyük soykırımlarından birisi işlenmektedir. Her gün başta bebekler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere, yüzlerce insanın katledilmesi artık rutin bir işe dönüştürüldü. Bir yandan Kerbela’yı yaşarken diğer taraftan Hayber’i yaşıyoruz. İman ve iradenin, ete ve kemiğe bürünmüş hali olan Gazzeli mücahitler, Yahudilere günümüzün Hayber’ini yaşatıyor. Adeta kefene, tabuta ve mezara sığmayan şehitlerin ruhu ve kanları; zulmü boğacak bir tufana dönüşmüştür. Gazze İslam ordusu, bu ruh ve irade ile savaşmaktadır. Yani kendi cephelerinden üzerlerine düşeni fazlası ile yapmaktadır. Cephelerden gelen kahramanlık haberleri ve Gazzeli kardeşlerimizin emsalsiz direnişi, bizim üzerimizdeki sorumluluğu kaldırmamaktadır. Tam tersine omuzlarımıza binen yük daha da ağırlaşmaktadır.
Gazze’de şehit kanları ile tutuşan ve insanlığı aydınlatan özgürlük ateşi asla sönmemelidir. Zira bu savaş, binlerce yıllık insanlık değerlerini ve mirasını ayakta tutmak savaşıdır bir yönü ile. Zulümleri ile yeryüzünü abad değil, berbat etmeye çalışan yeryüzünün İblislerine karşı verilen insanlık onurunu ayakta tutma savaşıdır. Hak, adalet ve özgürlük bayrağını yeryüzünün her tarafına ulaştırmayı hedefleyen ve özgür halkların bağrına bastığı insanlık savaşı ile insanlığı siyonizmin kölesi haline getirmeye çalışanların vuruştuğu bir savaş ile kaşı karşıyayız. Başta Müslümanlar olmak üzere, özgür dünya, zulmü kanıksadığı gün, köleliğe hazır olmalıdır. Zira alıştıra alıştıra tüm insanlığı siyonizmin kölesi haline getirecek küresel bir sistem kurulmuş ve bu sistem bu hedef için işlemektedir. Kutlu bir isyan ile insanlığı selamet sahiline çıkarabiliriz. Amerika’nın başını çekmediği ve israil’in olmadığı adil ve özgür bir dünya mümkündür. Yeni dünya düzeninde daha az sorunların olacağı ve insanlığın barış ufkunu yakalayabilmeye daha yakın olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira bugün yeryüzündeki krizlerin çoğu suni krizlerdir. Bu krizlerin mimarları, kendi emperyalist düzenlerini yürütmek ve bunu yaparken kimsenin itiraz edecek dikkat, ruh, motivasyon ve enerjiye sahip olmaması için çabalayan Amerika’nın önderliğindeki küresel şer güçlerdir.
Adil paylaşmayı bilmeyen ve dünya halklarını iliklerine kadar sömüren ve bu halkları birbirine düşüren yeryüzünün iblislerinin gündemimizi değiştirmesine ve bizi çaresizlik ve tükenmişlik sendromuna sürüklemelerine asla izin vermeyelim. Zulümlerine alışmayalım ve kanıksamayalım. Zulümlerini normal gördüğümüz gün, haşlanmış kurbağa gibi bir gün öldüğümüzü ve haşlandığımızı görürüz de o gün iş işten geçmiş olur. Gündemimiz daima Gazze’deki soykırım ve insanlık savaşı olmalıdır. Tırmandırılan soykırıma karşı insanlığın da itiraz çabalarının daha güçlü hale gelmesi gerekir.
Selam ve dua ile