Son zamanlarda dalga dalga yayılan faşizm, bu memlekette artık bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Adeta “otobandan evvelki son çıkış”tayız. Felaketten bir önceki aşamadayız. Kaos günlerinin arifesini yaşıyoruz. Bu mesele, ilke ve prensip meselesini çoktan geçmiş ve bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Unsur ve şartları ile beraber değerlendirildiğinde terör çerçevesinin oluştuğu rahatlıkla görülebilmektedir. Oluşan tabloya göre bir devlet refleksinin ortaya konulması gerekir. Artık bu meselenin milli güvenlik kurulunda değerlendirilip karara bağlanması gerekir. İktidarın devlet politikası olarak ortaya koyduğu tüm hedefler, bu faşist terör karakterli dalganın tehdidi altındadır. Son zamanlarda ekonomik anlamda Körfez eksenli büyük stratejik hedefler ortaya konuldu. Eşzamanlı yükselen Arap düşmanlığı direkt olarak hayati öneme sahip körfez sermayesini hedef almaktadır. Bu zor zamanda Körfez sermayesinin ürkmesi demek, ekonomik anlamda Türkiye’nin kolunun, kanadının kırılması anlamındadır. Siyasi bir eksenin oluşturulup, bunun üzerine ekonomik bir eksenin büyük emekler ile inşa edildiği bir dönemde; kaos tellalları, Türkiye’nin ekonomik gücünü dumura uğratma tehlikesini yükseltmektedir. Toplumsal kaosun yanı sıra, dış ilişkilerde ciddi bir tehdidin varlığı söz konusudur. Gerekli yasal tedbirler alınmalı, idari ve hukuki anlamda gereken adımlar atılmalıdır.

Bu faşist dalganın belki de en önemli tehlikelerinden birisi de yabancıları gettolaşmaya ve örgütlemeye zorlama gayretidir. Devlet otoritesini göstermez ise zamanla yabancılar da organizeli saldırı dalgasına karşı organizeli savunmaya geçme ihtiyacı hissedebilirler. Yani organizeli gruplara karşı organizeli bir direniş söz konusu olduğu zaman, bu süreç çığırdan çıkabilir. Bu kaos dalgası normal vatandaşı da içine alabilir. Bu durumda vatandaşlar da bu sürecin içerisine dahil olunca; başta Suriyeliler olmak üzere yabancılar ile yerli halk arasında çatışmalar yaşanabilir ve bu süreç ilerledikçe çok farklı bir mecraya evrilebilir. Zaten kaos tellallarının istediği de tam olarak budur. Artık silahlı grupların örgüte evrildiği ve büyük bir çatışmanın yaşandığı kaotik bir ortam Türkiye’ye hakim olabilir. Süreç bu aşamaya gelirse hem siyasal hem sosyal hem de ekonomik olarak bunun bedeli ağır olur ve belki de on yıllarca bu yaralar kapanmaz. “Yabancıların örgütlenmesi için şartlar adeta sonuna kadar zorlanmaktadır.” Devlet otoritesinin tesisinin her alanda sahaya yansıtıldığı bir ortamda tüm vatandaşlar ve yabancılar kendilerini güvende hissettiğinde; bu halk ve millet düşmanlarının komploları boşa çıkar. Her konuda olduğu gibi bu konuda da iktidar muktedir olmalıdır.

Başta sosyal medya olmak üzere; bu amaca hizmet eden bütün vasıtalar ve kullanıcıları, hukuksal yaptırımlar ile kontrol altına alınmalıdır. Bizim değerlerimizi ve inancımızı yansıtmayan, Türkiye’nin şimdiye kadar mülteciler konusunda yapmış olduğu fedakârlığı hiçe indirecek bu salt kötülük odaklarına karşı devlet refleksi ortaya konulmalıdır. Türkiye’nin iç ve dış menfaatlerini hedef alan hiçbir kurum ve parti görünümlü teşekkül tolere edilemez.

İş işten geçmeden, bu faşist terör dalgası kırılmalı ve halkımıza yakışmayan bu utanç ortadan kaldırılmalıdır.