Hangi inanca sahip olursa olsun, hangi millete mensubu olursa olsun, tüm insanlık için en büyük tehlike; aile kurumuna yönelik saldırılardır. Dünyayı adeta tek devlet ve tek millet haline getirmek isteyen küresel şer güçler, “kimlik” anlamını ifade edecek her şeye savaş açtılar. Kimliksiz ve cinsiyetsiz bir toplum inşa ederek, küresel şer güçlere karşı direnç noktası olabilecek her şeye savaş açtılar. Bu bağlamda olmak üzere; toplumu en fazla biçimlendiren araçları en etkili şekillerde kullanmaya çalışmaktadırlar. Bu araçlar içerisinde en etkili olanların başında spor ve sanat gelmektedir. Özellikle kimliksizlik ve cinsiyetsizlik belasını insanlığın başına bela eden küresel iblisler, toplumu sürükleyebilecek cinsiyetsiz, kişiliksiz ve kimliksiz figürleri rol model haline getirmektedir. En popüler sanat dallarında ve öne çıkan ve kamuoyu oluşturan spor alanlarında bunu açık bir şekilde görmekteyiz. Türkiye’de son zamanlarda sanatçı taklidi yapan bazı gereksiz kişiliklerin, değerlerimize yönelik saldırıları işte bu küresel saldırı dalgasının bir parçasıdır. İsmi anılmaya değmeyecek bir bayan voleybolcunun, voleybol takımının sportif başarısını mecrasından her seferinde saptırarak, o zihniyetin din karşısında zaferi olarak takdim etme gayreti, küresel saldırının bir parçasıdır. Bu küresel şeytani plana alet olan zavallılar, Truva atları gibi, insanlık düşmanlarının iler karakolu gibi görev yapmaktadır. Hem nüfus planlaması hem de dünyayı tek toplum haline getirmek fikrinin sahipleri, özellikle dini ve milli değerleri büyük bir tehdit olarak görmektedir. Saldırılar, özellikle bu noktalarda yoğunlaşmaktadır. Bu gün aileye yapılan saldırılar, sadece inanca ve dine yapılan bir saldırı olarak değerlendirilmemelidir. Aslında bu saldırıların temel hedefi, o ülkenin ve milletin varlığıdır. Ve “topyekûn insanlığı dönüştürme” süreci büyük bir hız ile ilerlemektedir. O halde bu topyekûn saldırılara karşı, insanlığın topyekûn bir direnç ortaya koyması gerekir. Bu sorun sadece Müslümanların meselesi değildir. Tüm din mensuplarının meselesidir. Ülke olarak, bu hayasız akıma karşı topyekûn bir direnç ortaya konulmalıdır. Saldırının aile kurumunu hedef almasının temel nedeni; ailenin, toplumun temel taşı ve en küçük birimi olması sebebiyledir. Bu mesele, ahlak ve inanç meselesi ile sınırlı değil; toplumun istikbalini ve istiklalini tehdit eden bir meselesidir. Küresel bir terör dalgası ile karşı karşıyayız. Bunu gören bazı devletler ve toplumlar tedbirlerini aldılar bile. Elimizi çabuk tutmaz isek yarın çok geç kalabiliriz. Acilen bu virüsün toplumumuzdan silinmesi bağlamında; bu sapık düşüncelerin propagandaları ve her türlü eylemleri, terör faaliyeti kapsamında değerlendirilmelidir. Aileyi teşvik eden adımlar atılmalı ve her türlü hukukî destek sağlanmalıdır. Aile kurumunu sağlam temellere oturtamayan milletlerin geleceği yoktur. O halde aile, devlet planlama ve faaliyetlerinin merkezine oturtulmalıdır. Mesela bu destek bağlamında; evlenecek gençlere destek ve ev hanımlarına maaş ve 20 yıl evli kalanlara emeklilik hakkı verilmekle bu işe başlanabilir.
Selam ve dua ile