HÜDA PAR’ın yaslanmış olduğu taban, beslenmiş olduğu müktesebat, yüklenmiş olduğu tarihi misyon; bu siyasal hareketi, klasik bir siyasi parti olmaktan çıkarmakta ve benzerlerinden ayırmaktadır. İnsanlığın dünya ve ahireti için tüm imkân ve kabiliyetini seferber etmesi ve toplumumuzu adeta büyük bir aile gibi görmesi ve bu büyük ailenin evlatları gibi davranmaları, bu çağda son derece takdire şayandır. Bu çizgiyi ve misyonu okuyabilme ve anlama da zaman gerektirir. Zamanla halkımız kendi bağrından çıkan ve büyük bir fedakârlık örneği olan bu hizmet hareketini tanımaktadır. Toplumumuzun şimdiye kadar pek şahit olmadığı siyasi bir akım, toplumun kuruyan damarlarına iyilik pompalamaktadır. Elbette her çağda olduğu gibi bu çağda da aydınlık ve iyiliğin muzır birçok manileri olacaktır. Evlatlarımızın dünya ve ahiretine tasallut eden şer güçlerin tezgâhlarının bozulması, elbette onları rahatsız edecektir.

Bozuk para gibi harcadıkları evlatlarımızı harcayamadıkları ve bütün varlıklarını sömüremedikleri için, uyuyan kitleleri uyandıran ve insanlığın kararmış şafağını aydınlatan davet erlerine ve irşad neferlerine düşman kesilmektedirler.

Dikkat edilecek olursa;  HÜDA PAR camiasının fertleri saldırıya uğradıkları veya şehit oldukları zaman mutlaka toplumumuz için faydalı bir meşguliyet içerisindeler. Kimisi yardım faaliyetlerinde bulunup gariban sofralara bir lokma ekmek ulaştırmaya çalışırken kimisi toplumun evlatlarını irşat ederken kimisi ibadet ederken… Ne mutlu bu güzel insanlara ki; sahabe-i kiram yaşantısını tatbik ederken, şehadet onları hayırlı bir hal üzerinde yakalıyor. Şehit gibi yaşayıp şehit olarak Rablerine yürüyorlar. Gönüllerine şehadet aşkı ve halkımıza hizmet olunca da karanlık ve zalim güçlerin saldırıları ve tehditleri ancak onların azim ve iradelerini artırmaktadır.

Tam da sözün burasında aklımıza hemen Al-i İmran Suresinin 73. Ayeti geldi:

“Onlar ki, bazı kimseler kendilerine: “Düşmanlar sizinle savaşmak için ordular topladı, onlardan korkun!” dediklerinde, bu onların imanlarını bir kat daha artırdı da: “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” mukabelesinde bulundular.”

Asırlar geçse de bu hakikat hiçbir zaman değişmedi ve kıyamete kadar da değişmeyecektir.

Bundan sonraki süreçte de bu iyilik ordusunun erlerine dönük saldırılar olabilir. Zira tarih boyunca şer odakları daima iyilik ve adalet kervanından rahatsız olmuştur. Tam da burada bir hususa dikkat çekmek gerekir:

Tüm halkımız, bu insanlara niçin saldırı düzenlendiğine ve hedef alındıklarına dikkat etsinler. Halkımız; burada tarihi, vicdani ve ma’şeri bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Dikkat edildiğinde bu insanların hedefe konulmalarının nedeni, şahsi bir mesele nedeniyle değildir. Bu insanlar, halkımıza ve evlatlarına sahip çıktıkları için ve kendileri için adalet ve kurtuluş mücadelesi verdikleri için hedef olmaktadırlar. Bu iyilik kervanının neferleri, kendilerinin öz be öz evlatlarıdır.

O halde bu evlatlarına sahip çıkmak ve karanlık ile savaşta, aydınlığın tüm insanlığın ufkuna yayılması için bir meşale  yakmak da onların görevidir. Karanlığa, kan, savaş ve uyuşturucu baronlarına asla evlatlarınızı teslim etmeyin ve zifiri karanlığı yırtan ve sizi felaha götüren, selamet sahiline çıkaracak olan geminin yelkenine bir rüzgar da siz olun.

Şehitlere rahmet, iyilik neferlerine selam olsun.