Önümüzdeki seçimler çok önemli olmakla beraber, “savaşa değil seçime gittiğimiz” gerçeğini bir kez daha hatırlatalım. Toplumsal mühendislik oyunları had safhaya çıkmıştır. Çoğu kimse, hakikatlerin ne olduğunu önemsemiyor, zaten öyle bir dertleri de yok. Bu kesimin söyledikleri her sözü, ortaya koydukları her tezviratı sorgulamadan satın alan bir kitle var. İşin garibi, bu tezviratları sorgulama ve konfor alanlarını terk etme onlara son derece can sıkıcı geliyor. Bir de bu kesimden birileri var ki, her konunun bilgini, âlimi edasıyla görüş beyan ediyorlar. Hatta bu görüşlerini toplumun diğer kesimlerine dayatıyorlar. Ve haklı gerekçelerle de olsa bu dayatmayı kabul etmeyenleri damgalayıp ötekileştiriyorlar.

Öyle bir kitle algısı ve bilinçaltı oluşturulmuş ki, bu bilinçaltına sahip olan kitleler adeta uyuşturulmuş. Din afyon değil ama algılar gerçekten afyondur ve zihinleri uyuşturup sorgulayamaz hale getirmektedir. Bir parti lideri bir hata yaptı. Sonrasında dönüp üzgün olduğunu söyledi. Ama iflah olmaz, mürit karakterli kitle, her ne pahasına olursa olsun bunun bir hata olmadığını ispat yarışına giriştiler. Hatta bu işi o kadar ileri götürdüler ki, başka siyasetçileri aynı hata içerisinde göstermek için fotomontaj hilelerine giriştiler. Evet, her siyasetçi ve yöneticinin hatası vardır. Algı mühendisliğine girişmek yerine, gerçek hatalarına vurgu yapın ve bu siyasetçiler o hatalarının farkına varsınlar. “Doğruya doğru, yanlışa da yanlış” deme erdeminde bulunalım. “Siyaset erdemi”ne her zamankinden daha muhtacız. Siyaset, bir yönü ile çekişme olsa da aslında, ters yönlerden ama beraberce bir medeniyet inşa etme ameliyesidir. Toplumsal mutabakat zeminini elbirliği ile inşa etme eylemidir. Muhalif olmak ile inşaat yıkıcılığı ve molozculuk mesleğini karıştırmamak gerekir. Muhalif olmak, yıkıcılık elbisesini giymek değildir. İktidarın yönetimsel eylemlerini yapıcı eleştiriler ile daha da mükemmelleştirmek ve rekabetten kalite çıkarma vizyonudur. Ey siyasetçiler, konumunuzun ve sorumluluğunuzun bilincinde olun. Algılara değil, hakikatlere ve hizmetlere odaklanın. Polemikleriniz ve üslubunuz ile toplumsal mutabakat ve barış zeminini bozmayınız. Siyasi emelleriniz uğruna toplumun fay hatlarına sondaj yapma gafletinde bulunmayınız.  Erdemli bir siyaset zemininde halkın hizmetkârı kemerini kuşanınız. Seçim atmosferi ile kapıldığınız coşku ve siyaset şehveti ile söylediğiniz sözler ve pompaladığınız nefret, seçimin hemen ertesinde buhar olup uçmaz. Tam tersine birlikte yaşama iradesini tahrip eden bir ura dönüşür ve toplumsal bünyemizi kemirir. Atılan her kin ve nefret tohumu, uygun şartlar oluşunca başak verir. Bunun sorumluluk ve vebali ağırdır. Toplumsal yapıda kırılmalar meydana geldiği zaman, bunun telafisi çok zordur ve belki de bu yaralar on yıllarca kapanmayabilir. Sorumluluk sahibi her vatan evladını da gözleri siyaset şehveti bürümüş siyasetçilere prim vermemeye davet ediyoruz. “Kendi yumurtasını pişirmek için komşunun evini ateşe verme” mantığına ve de ilkelliğine sahip siyasetçilerin tezviratlarını ayaklarınız altına alın. Nasıl ki pazarda satılan her meyveyi ve sebzeyi almıyorsanız size zorla satılmak istenen algıların da gözü kapalı alıcıları olmayın. İradeniz, zihniniz ve gönül dünyanız değerlidir. Bu değerli mekânları kimsenin işgal ve at koşturma sahasına çevirmeyiniz. Oy verdiğiniz parti dahi olsa her söylemini ve projesini akıl süzgecinden geçiriniz. Her aday ve projeyi, değerlendirin, muhakemeye tabi tutun. Eğer birileri, sizi terlik veya cekete oy verecek kadar koyun yerine koyuyorsa, mutlaka koyun olmadığınız ve irade sahibi olduğunuz gerçeğini hatırlatınız. Sizin iradenizi aşağılama nesnesi olarak kullandıkları ceket ve terliklerini ellerine tutuşturup güle güle deyiniz.