“İttifakımız, Ölümsüz ve Sonsuzdur”
Yukarıdaki söz, göreve geldiği 2008 yılından bu yana, ABD Başkanı olarak İsrail`e ilk ziyaretini gerçekleştiren ve “son 65 yıl boyunca ABD`nin İsrail`in en büyük müttefiki olduğunu” belirten Obama`ya ait. Bu söz, “Küfür tek millettir” Nebevi fermanının bir teyididir. Bu söz, ümmet olma ruhunu ve şuurunu yakalayamayan gaflet içerisindeki Müslümanlara bir şamardır.

Geçen haftaki yazımıza, alıntıladığımız, Robert De Niro`nun; “Kuduz bir köpek tarafından ısırıldığınız zaman kimi suçlarsınız? Köpeği mi, sahibini mi? Kuşkusuz sahibini. Bu yüzden bütün suç Amerika`nın. İsrail gibi bir ülkeyi desteklediği için.” sözü ile başlamıştık. Aslında bu söz, İsrail- Amerika ilişkilerini en güzel şekilde özetlemektedir.
Terör devleti İsrail, ilk temelinin atıldığı yıllarında, İngilizlerden ve diğer Batılı şer güçlerden her türlü desteği gördü. İngilizlerin, özellikle 2. Dünya Savaşını müteakiben, dünya siyasetindeki hedeflerinde revizyona gitmesinden sonra; İngilizlerden doğan bu küresel boşluğu ABD doldurdu. O günden bu yana, Amerika, terör şebekesi israil`in baş destekçisi oldu ve her türlü politikalarına kayıtsız şartsız destek verdi.

Küresel bir gücün askeri, siyasi ve ekonomik desteğini kayıtsız şartsız bir şekilde arkasına alan Siyonist çete, her türlü vahşete imza attı, tüm hukuk kurallarını paspas yaptı. Uygulanması muhtemel tüm yaptırımlara ABD mani oldu. Terör ve tedhiş esaslı yapay bir devlet olan İsrail, her türlü kuşatılmışlığa rağmen, Amerika sayesinde ayakta kaldı.
Obama, Ben Gurion Havaalanı`ndaki karşılamadan sonra yaptığı konuşmada, ‘`Son 65 yıl boyunca ABD, İsrail`in en büyük müttefiki ve arkadaşı olmuştur`` dedi.

Bugün, İsrail ordusu, Amerika`nın her yıl düzenli olarak yaptığı askeri yardımlarla ayaktadır.
İsrail ekonomisi, yine ABD`nin desteği ile yoluna devam etmektedir.

Amerika`da iktidara gelen kim olursa olsun, Amerika`nın İsrail politikasında değişen hiçbir şey olmaz. Sadece Müslümanların kanının nasıl döküleceği, zenginlik kaynaklarının nasıl talan edileceği konusunda takip edilen yöntemlerde az bir fark vardır.

Her seçilen ABD başkanı, israil`in varlığı ve güvenliği vurgusunu her şeyden daha fazla ön planda tutar. Obama, bu ziyaret esnasında tekrar bu gerçeği dile getirmeyi ihmal etmedi.
Yaptığı açıklamanın satır aralarına baktığımızda kısaca şunları görürüz:
- İsrail`e her türlü kayıtsız şartsız destek 65 yıldır devam ediyor ve bu destek devam edecek.

- ABD`nin Ortadoğu politikası ve siyaseti, israil`in güvenliğine endekslidir. Bu konuda belirleyici temel parametre israil`in güvenliğidir. İsrail`in güvenliğini tehlikeye sokacak hiçbir oluşum ve sürece müsaade edilemeyecektir.
- İsrail`in etrafındaki kuşatma çemberi ve izolasyonun kırılması için Amerika`nın nüfuzu ve imkânları kullanılacaktır.
- İki ülkenin kader birliği var, çıkarları ve mutlulukları aynı eksendedir.
- ABD`nin ulusal güvenliği ve israil`in ulusal güvenliği birbirinden ayrılamaz.
- İsrail ve Amerika`nın birlikteliği, dünyayı daha iyi bir yer haline getiriyor(!!!)

Bu ziyaret esnasında dikkatimizi çeken bir husus şu oldu: Katil israil`in sözde güvenliği için kurulan ve ABD tarafından finanse edilen “demir kubbe” füze savunma sistemi özel olarak havaalanına getirildi ve Obama tarafından incelendi. Son Gazze savaşında, istenen verimi sağlayamayan bu sistem, İsrail ve Amerika`yı kara kara düşündürüyor. Aynı ziyaret esnasında, her gün Filistinlilerin kanına giren İsrail Başbakanı da bir açıklama yaparak barış(!) istediğini belirtti. Bu açıklamaların yapıldığı saatlerde israil`in Filistinlilere dönük zulüm çarkı tüm vahşiliği ile devam ediyordu.
Ayrıca Ortadoğu`da bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanırken, ABD`nin israil`in yanında durduğunu belirtip teşekkür etti.
Görebildiğimiz kadarıyla bu ziyaretin ana başlıkları şunlardır:

1- Bir yıl zarfında nükleere silah üreteceği düşünülen İran`ın durumu: Her şeye rağmen İran İslam Cumhuriyeti`nin nükleer çalışmalarının durdurulamaması, tehdit ve şantajların işe yaramaması; her şeyden öte, İran`ın nükleer gücünün tam olarak kestirilememesi, ABD ve siyonistleri derin bir endişeye sevk ediyor. Finale yaklaşan bu sürecin nasıl akamete uğratılacağı konusunda daha somut bir plan düşünülüyor. Artık yapılabilecek her şeyin ortaya konulacağı bir sürecin başlatılacağı ve bu ziyaretin de bir start olacağı ön görülmektedir.

2- Filistin ve İsrail arasındaki müzakereler: Filistinliler arasındaki ulusal uzlaşı çabalarının sıklaşması ve Filistin siyasi birlikteliğinin sağlanma ihtimali, Siyonistleri iyice telaşlandırdı. ABD devreye girerek Ramallah yönetimini tehdit etti. Bu ziyaret ile, bu konudaki ABD duyarlılığının vurgulanması ve Filistin uzlaşısının tamamen ortadan kaldırılması hedefinin güdüldüğü ön görülmektedir. Bu ziyaret ile, teslimiyetçi Ramallah yönetimi daha ağır bir psikolojik ve siyasi baskı altına alınacaktır.

3- Suriye`deki siyasi ve askeri durum: Suriye`ye giydirilmek istenen gömleği, direnişçiler reddetmektedir. Suriye`nin şekillenmesi sürecinde gerçek aktörleri devre dışı bırakmak ve dayatılan projeleri hayata geçirmek için destek arayışlarının hedeflendiği öngörülmektedir.

4- Ortadoğu`daki kaos ve yeniden inşa sürecinde ABD`nin israil`in yanında olduğu mesajı: Ortadoğu`daki, nereye varacağı kestirilemeyen kaotik ortamın tüm aktörlerine, israil`in çıkarlarının zedelenmesine ve israil`in izolasyonuna izin verilmeyeceği, tüm senaryoların buna göre şekillenmesinin zorunluluğu(!) mesajı verilmektedir.
Son olarak şunu belirtelim ki, bu ziyaret bir kez daha bu ümmetin gerçek düşmanının kim olduğunu teyit etmiştir.
Filistin ve Suriye`yi israil`e altın tepside sunmak için, İslam Ümmeti`ne karşı aralıksız yürütülen şeytanî savaşta, Amerika yine baş rolde…