Bazı sorunlar var ki, toplumlar için beka meselesi olarak telakki edilir. Bu sorunların açık olanları malumdur; ama bazı sorunlar var ki, hayati öneme sahip olduğu halde gerçek tehdit boyutu ile ele alınmamaktadır. Belki de bir toplum için en fazla tehlikeli olan da ehemmiyeti tam olarak kavranamamış tehditlerdir. Bu yazımızda bu tehlikelerden bir kaçına işaret edeceğiz.

Siyasetçi postu giymiş kimi provokatör, ajan ve operasyon görevlileri; toplumumuzun sinir uçları ile oynayıp sinir katsayılarını yükseltmekte ve toplumun fay hatlarını harekete geçirmek istemektedir. Bu şahısların her beyanları ve provokasyon girişimlerinin, olaylara sebebiyet verdiği; hatta bazen ölüm ile neticelendiği gibi, yıldırım yüklü bulutlar gibi toplumun zihnine, kin ve nifak tohumları ekmektedirler. Bu azgın hadsizler, toplumun bir bölümünün, özellikle de İslami kesimin değerlerine saldırarak gündem olmaya çalışıyorlar. Tabi mesele sadece gündem olmak değil, aynı zamanda toplumsal kaos oluşturmaktır. Hem gündemde kalmak hem de toplumsal kaos ve çatışma zeminini güçlendirmek için sürekli yeni hezeyanlarla milletin karşısına çıkmaktadırlar. Bunların attıkları tek bir tweet ile on binlerce vatandaş bir birine kin ve nefret kusan yorumlar yapmaktadır. Yaptıkları yalan haberlerin ve buna dayanan algıların haddi hesabı yok… Şimdi soru şu:

Bu provokatörler, mahallenin ya da memleketin tosunu muamelesi görme ayrıcalığını nereden alıyor? Ya da bunca küstahlığı yapıp, İçişleri Bakanını düelloya davet edecek kadar gözü dönen bir şahsa kim dur diyecek? Ortadaki tablo normal değil. Eğer bu hezeyanları ve psikopatlık ayakları, dengesizliğine ve psikolojik rahatsızlığına yorumlanıyorsa, bunun yeri milletin arası değil, deli gömleği giydirilmiş bir vaziyette akıl ve ruh sağlığı merkezidir. Yok eğer bu hezeyanları aklı başında birisinin yediği herzeler olarak yorumlanıyorsa, o halde bu adamın neredeyse konuştuğu her sözün, attığı her adımın suç olduğunu bilmek için hukukçu olmaya gerek yoktur. Bu durumda da bu şahsın yeri, demir parmaklıkların arkasıdır. Yetkili merciler, bu şahsa nasıl muamele etmesi gerektiğine karar versinler…

Biz de bilelim: Bu şahıs bir ruh hastası ve iflah olmaz bir psikopat mı, yoksa psikopata bağlamış özel görevli bir toplum suikastçısı, ajan provokatör mü? Evet, siz karar verin ve ona göre adım atın da bizim gibi vatandaşlar da ne olduğunu bilsinler.

İkinci mesele de en az birinci mesele kadar vahimdir. Küresel çapta büyük bir destek ile toplumumuzu ele geçirmek isteyen şer odakları, LGBTİ denilen bir Truva atı ile toplumumuzu zihnen ve ruhen işgal edip, manen ve ahlaken çökertmek istiyorlar. Böylelikle fiili bir işgale karşı savunma refleksimizi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Zaten kendilerine benzettikleri toplumları işgal etmelerine gerek yoktur, onlara benzeyen toplumlar zaten onların bir parçaları haline dönüyorlar. Zihinsel, ruhsal ve fikirsel sömürge ve operasyon sahasına dönüşmek, neredeyse fiili işgale ihtiyaç bırakmıyor. Şu anda büyük bir küresel terör saldırısı ile karşı karşıyayız. Geç olmadan gereken tedbirler alınmalı, bu sapkın gruplara ait dernek ve diğer tüm teşekküller kapatılıp faaliyetleri yasaklanmalıdır. Bu oluşum, terör yapılanması olarak ele alınıp yapılan teşvik edici tüm hareketler de terör propagandası yapma ve teröre yardım ve yataklık kapsamında değerlendirilmelidir. Eğer bu gün gereken tedbirler alınmaz ise yarın çok geç olabilir. Yakın ve uzak geleceğimiz tehdit altındadır. Ha bu arada maymun çiçeği illetinin bu sapkınlar vasıtası ile yayıldığı açıkça ispat olunmuştur. İşte size bu sapkınları engellemenin gerekçelerinden sadece birisi…

Ayrıca son zamanlarda kuzu postuna bürünen; ama çakal ve sırtlan icraatında bulunan münafıkları unutmamak lazımdır. Bizim elbise ve alametlerimizi kuşanırlar; ama ellerinden ve dillerinden İslam’ı aslından uzaklaştırma fiilleri eksik olmaz. Bunlar da belki dikkat çekilmesi gereken bir diğer tehdittir. Ayrıca bazı gafiller de bunların değirmenine su taşıma gafletinde bulunmakta ve razı edemeyecekleri bazı kesimlere şirin görünme gayretine girişmektedirler. Akla zarar bazı teşebbüsler ile “ne İsa’ya ne de Musa’ya” denilecek bir pozisyona kendilerini düşürmektedirler. Yazıklar olsun. Bu gafillerin bir an evvel kendilerine gelip “elif” gibi dik durmaları umuduyla…