Siyasetin serseri mayınları, gerçek mayınlardan çok daha tehlikelidir. Bir mayın patlayınca bir veya en fazla bir düzine insan öldürebilir. Ama siyasetin serseri mayınları, bir toplumun paramparça olmasına sebebiyet verebilir. Siyaset arenasında ortaya çıkan kimi tipler var ki, gündeme gelebilmek için her şeyi yaparlar. Kimileri de sadece gündeme gelmek için değil, ilişkili oldukları odakların kirli ajandalarını uygulamak için her şeyi yaparlar. Bu tipler, ateş ile oynamayı ve bunun tehlikelerini umursamazlar ya da zaten misyonları ateş ile oynar gibi yapıp telafi edilmez bir yangın çıkarmaktır.

Bu tip siyasetçilere, “şaklaban”  ya da “köyün delisi” muamelesi yapılmaktadır. Ama bu sorumsuz siyasetçiler hangi niyet ile yaparlarsa yapsınlar, oynadıkları serseri mayın rolü, toplum için çok büyük bir tehlikedir. Her an toplumun fay hatları harekete geçebilir. Siyaset şebeklerinin, toplumun sinir uçları ile oynaması, milletin sabrını taşırabilir. Kamu düzeni için tehdit olan ve toplumsal sükûneti bozucu rollerini kanıksamış bu iflah olmaz siyaset şebeklerine “dur” demek gerekir. Tüm varlıklarını huzursuzluk çıkarmaya adamış ve adeta bu misyon için yemin etmiş bu siyaset Neronları’nın ellerindeki meşaleyi, daha memleketi ateşe atmadan evvel almak lazım. Zira geçtikleri her yere meşale uzatmakta ve her an bir yerleri tutuşturabilirler. Bu hadise, “siyasi ergenliğe” veya “siyaset bunaklığına” tevil edilmeyecek kadar önemlidir.

Dikkat çekmek için halının ortasına pisleyen yaramaz çocuk modundaki bu siyasetçiler, bir milletin geleceği için açık ve görünür bir tehdittirler. Bu açık ve yakın tehdidi görmezlikten gelmek, büyük bir felakete yol açabilir.

Siyaset sahnesini, sirk arenası ile karıştıran veya karıştırmış gibi yapıp toplumsal sükuneti bozan siyasetçilere en güzel örnek olarak Ümit Özdağ verilebilir. Vatandaşlar, her yeni güne Ümit Özdağ’ın yeni bir provokasyonu veya hezeyanı ile uyanmaktadırlar. Yabancı düşmanı bu iflah olmaz şahıs, yabancılar ile yetinmeyip bu sefer bu toprakların öz evlatlarının benimsediği değerleri hedef alarak büyük bir öfke dalgasının tetiklenmesine sebebiyet vermiştir. Böyle bir siyaset tarzı ve bu siyaset dili kabul edilebilir değildir. Hatta kabul edilebilir olmamasının yanı sıra, tolere edilebilmeden de çok uzaktır. “Mahallenin tosunu” gibi ortalığı karıştıran, kin ve nefret tohumları eken; iblisin zihnini işgal ve iğfal ettiği bu provokatör, bu rahatlığı nerden buluyor, anlayabilmiş değiliz. Kendi yumurtasını pişirmek için değil komşunun evini, memleketi bile ateşe verebilecek kadar gözü dönmüş birisinin, hala hız kesmeden hezeyanlarına devam etmesinin anlaşılır bir tarafı yoktur. Geçenlerde sosyal medyada, sosyal medya ergenleri edası ile atmış olduğu tweet, siyaset dilinden çok uzak olup daha çok ergen veyahut provokatör karakterini ortaya koyuyordu. Aslında bu olayda da bu şahsın ne kadar tehlikeli olduğu bir keza daha ortaya çıktı. Malum şahsın atığı Şeyh Said hakkındaki tweet üzerine, kısa bir süre içinde sosyal medyada milyonlarca vatandaş karşı karşıya geldi ve tarihte yaşanmış ve ders çıkarılması gereken acı hadiseler, somut tehdit şeklinde havada uçuştu. Bu sorumsuz şey, bu gerilimi sadece bir tweet ile çıkardı. Bu son hadise, bize bir hikâye hatırlattı. Bu hikâyede olduğu gibi, küçük gibi görünen bir fiile engel olunmadığı zaman, felakete dönüşebilir. Koca şehirleri yok eden yangınların başlangıcı, küçük bir kıvılcımdır.

Şeytan, inek sağmakta olan bir kadını takip eder. Bu esnada ineğin buzağısı az ilerideki bir kazığa bağlı durmaktadır. Şeytan, şeytanlık yapacak ya; buzağının ipini bir parça gevşetir. Buzağının karnı aç olduğu için annesinin sağılmasına daha fazla dayanamaz. Debelendikçe boynundaki ipi gevşetir ve sonunda bağından kurtularak, annesini emmek için ona doğru koşar. Bu esnada süt kovasına çarpar ve kovadaki bütün süt yere dökülür. Sağdığı sütün ziyan olduğunu gören kadın, bu duruma çok sinirlenir ve eline geçirdiği odunu buzağının kafasına geçirir. Yavru kan içinde yere yığılır. Bunu gören inek bir tekmede kadını perişan eder. Üzerinde tepişirken kadını öldürür. Gürültüleri duyan kadının kayınbabası, ineğin gelinini öldürdüğüne şahit olur. Eline geçirdiği tüfekle ateş edip ineği öldürür. Silâh sesini duyan kadının kocası ahıra doğru koşar. Bakar ki, hanımı kanlar içinde yerde yatmakta ve babasının elinde de tüfek var; hemen silâhını çekip babasının üzerine mermileri boşaltır.

Olayın şahitlerinden biri, olup biteni, ölen kadının kocasına anlatır. Gerçekleri öğrenen adam pişmanlıktan cinnet geçirip intihar eder ve oracıkta can verir. Şeytan bile bütün bu olanlar karşısında şaşkınlığını gizleyemez. Hemen açar ellerini: “Allah’ım olanlara sen şahitsin! Ben sadece bir parça ip gevşettim…”