İslam’ın emri hangisi?
Başörtüsü mü tesettür mü?
Eskiden birçok konu daha net idi. Tesettürlü olanlar ve tesettürlü olmayanlar vardı. Fakat son yıllarda neye benzediği, hangi kimliği taşıdığı, niye başörtüsü taktığı konusunda sağlıklı bir fikri olmadığı görülen garip bir nesil türedi. Başı örtülü; ama asla ve kat’a tesettürlü değil… Yani ne deveye benziyorlar ne de kuşa… Uç desen, uçacak kabiliyette değil; yük taşı desen, böyle bir sorumluluğun hakkından gelebilecek keyfiyette değil… Hatta denilebilir ki, öyle ibretlik figürler var ki, başı örtülü olmadığı halde kendilerine nispetle tesettüre daha yakın insanlar var. Bu garip ve kafası karışık taife; görüntüleri, duruşları, hal ve hareketleri ile İslam’a zarar vermekte ve İslam’ın tesettür emrinin yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadır.
Özellikle havaların ısınması ile başlayan “bahar festivalleri” veya “gençlik şöleni” adı altında yapılan ifsat etkinliklerinde “Kambersiz düğün olmaz” kabilinden; bu devekuşu tiynetli, hilkat garibelerini başrolde görüyoruz. Neyi, niçin yaptığını bilmeyen, şekilsel ve biraz da konjonktürün etkisi ile büründükleri garip giyim tarzını, gelenekselcilik ile modernizmin buluşması olarak anlıyor olmalılar. Belki de örtünün düşünsel zemini hakkında fazla bir bilgileri yoktur ya da araştırma zahmetinde bulunmamışlardır. Başörtüsü, tesettürün sadece bir parçası olarak ele alınmak yerine, tesettürün tamamı olarak ele alınmaktadır. Vücut hatlarını sonuna kadar belli eden ve örtülü olmayanlardan hiçbir farkı olmayan bir giyim kuşam tarzının üzerine; başa, örtü takmak acaba neye yarar, hangi ayıbı örter? Yine eğer kafanıza bir “bez” geçirmişseniz, artık her şey sizin için meşru mu oluyor? Evet, bu garip taife, başlarına bir bez ya da eşarp geçirdikten sonra artık bunları kim tutar? Gençlik konserlerine ve gençlik festivallerine katılmalarına mani olan herhangi bir şey kalmamıştır. Sözde dindar nesil fabrikasının mahsulü olan şahısların eğlenmelerine, hoplayıp zıplamalarına mani hiçbir şey kalmamıştır. Diğerleri dans eder de başında zırhı gibi kendisini koruyan bir bez olan bu taife bundan geri kalabilir mi? İşte sana dindar neslin cesur, modern ve çağı yakalayan duruşu!!!
Bu arada “dindar nesil” ve “Asım’ın nesli” söylemine sahip İktidarın, bu duruşu meşrulaştırıp sonuna kadar desteklediğini de belirtelim. En azından görünen fotoğraf bu. Bu arada ortaya çıkan vakanın, tedrici bir ıslah ve evrilme değil; ters yönden bir sosyal, ruhsal ve fikirsel evrimleşme olduğunu söyleyelim.
Kamu gücü kullanılarak düzenlenen ifsat edici keyfiyete sahip, toplumu yozlaştıran etkinliklere kim dur diyecek? Bu darboğazda bu israf nedir? Özellikle üniversitelerde bahar şenliği ya da başka adlar altında yapılan tahrip edici etkinlikleri kim ne maksat ile organize ediyor? Dindar bir nesil değil ibretlik bir neslin inşasını ibret ve üzüntü ile müşahede ediyoruz. Elazığ’da Fırat Üniversitesi Rektörlüğü’nün düzenlediği ve övünç ile bahsettiği aleme ibret etkinlik bunun en güzel örneğidir. Bu arada son derece ibretlik kareler yakalanmış. Başına bez bağlayan, devekuşu formunda olan bazı kızların; erkeklerin arasında üzerlerine boya tozu dökülmüş bir şekilde tepinmelerini ve çılgınca bağırmalarını ibret ile gördük. Ey muhafazakar idareciler, eseriniz ile övünün!!!
Netice itibariyle, şunu ifade etmekte fayda var:
Tesettür sadece başın örtülmesi değildir. Başörtüsü, tesettürün sadece bir parçasıdır. Sadece başınızı örtmek ve vücut hatlarını belli eden bir giyim ve kuşamı tercih edenler, kendi kendilerini kandırıyorlar.
Gerçekten Allah Azze ve Celle’nin emrini yerine getirmek istiyorsanız, tüm giyim ve kuşamınız ile tesettürü kuşanın. Deve kuşuna benzeyen giyim tarzınız sizi sorumluluktan kurtarmaz. Tam tersine Allah’ın tesettür emrinin yanlış anlaşılmasına sebebiyet verdiğiniz için vebal altına girersiniz.
Tek başına bir başörtüsü ne cennet pasaportu ne de her şeyi meşrulaştıran bir beraat belgesidir.