Yıllar önce, “irtica hortladı” sözünü sık sık duyardık. İslami hassasiyete sahip kesim, gericilik ile itham edilip bu kesimi baskı altına almak için her bahane ile bu klişeleşmiş söz kullanılırdı. Özellikle dinin etkilerinin sosyal hayatta görünür hale gelmesi ile beraber aynı yerden komut alan zağarlar sürüsü, bu kavram etrafında gündem oluşturup zulüm çarkını çevirirlerdi.  Etki ve yetki sahibi kimi makam ve nüfuz sahipleri, kırmızı görmüş boğa gibi bu sanal kaygıları bahane ederek saldırıya geçerlerdi. Bu yüzden, bu memleket ve bu halk, ilerleme ve medeniyet yolunda yıllarını, birikimlerini ve potansiyelini kaybetti. Ama bu sefer sanal değil, gerçekten irtica hortladı. Özellikle son zamanlarda toplumu germeye, kaos çıkarmaya ve toplumsal sükuneti bozmaya çalışan gerçek irticacılar ve gericiler hortlamaya başladı. Ebu Cehil’in çağımızdaki temsilcileri, karanlık dünyanın neferleri, cehalet ve gericiliğin girdabında boğulmuş sefiller sürüsü, her bahane ile halkımızın değerlerini hedef almaktadır. Bu saldırılar her geçen gün artmaktadır. İrticacıların ve gericilerin son kalkışmasını Ankara Üniversitesinde gördük. Zihinleri, ecnebiler tarafından teslim alınan ve yobazlığı istikamet ve kıble olarak benimseyen bir sürünün saldırısını ibret ile müşahede ettik. Gelecekte toplumun idaresinde rol alması beklenen bir avuç sefilin, halkının değerlerinin anlamak ve gelecek adına umut vermek yerine, yaşadığı toplumun değerlerini aşağılayan birer Truva atı olmayı tercih ettiklerini gördük. Kendi insanının sözcüsü olmak yerine, cahiliye ve karanlığın temsilcileri olmayı tercih eden ve kökünü dışarıdan alan bir sefiller sürüsü, içlerindeki kini kustu. Şüphesiz ki “ineklik sendromuna” müptela olmuş ve” inekleşmeyi”, medeniyet ve çağdaşlık olarak gören bu sefiller sürüsü, fırsat buldukları zaman neler yapmazlar ki? Şu an fırsat kolluyorlar ve eski günlere dönmeyi bekliyorlar. Bu gerici ve irticai unsurların, bu memlekete zaman kaybettirmekten ve kaos çıkarmaktan başka bu memlekette verebilecekleri bir şey yoktur. Ruhları öküzleşmiş bu sefiller, “inek bayramı” yerine fazilet ve erdem bayramı düzenlemiş olsalardı daha isabetli bir iş yapmış olurlardı. Ama nerede? İlim ve irfan yuvaları olması beklenen eğitim kurumlarının, inekleşmiş ve kendilerini adeta ineklerle özdeş gören figürler yetiştirmesi son derece düşündürücüdür.  Aslında üniversiteler başta olmak üzere farklı alanlarda yaşanan bu gibi hadiseler, eğitim siteminin nasıl bireyler yetiştirdiğinin açıkça ortaya koymaktadır. Eğitim sistemi ve okullar, adeta bir toplumun kalbidir. Bir toplumun kalitesi, eğitim sisteminin kalitesi ile doğru orantılıdır. Toplumu gelecekte yönetmesi beklenen bir kesimin bu denli sefil bir tablo ortaya koyması, bu memleket için çanların çaldığı anlamına gelmektedir. Irkçılık ve laikliğin teslim aldığı eğitim modeli iflas etmiştir. Eğitim sistemimiz; ideolojilere ve bağnazlığa, cahiliyenin gericiliğine teslim edilmiştir. Okullarımız; inekleşme sendromuna müptela olmuş, kendisine ve yaşadığı topluma yabancılaşan bireyler değil, ilim ve irfan ile donanmış özgür bireyler yetiştirmelidir. Bu kurumlarımız; bilim, fazilet, özgür düşünce ve erdem olgusunun serpildiği ortamlar olmalıdır. İlk basmaktan itibaren, insan merkezli, özgür düşünce, fazilet, ahlak ve erdemi esas alan bir eğitim perspektifi ortaya konulmalıdır. Belki de bu toplumun en önemli meselelerinden birisi budur.

Toplumu geren, sinir uçları ile oynayan ve kaos ortamına sebebiyet verecek irticai ve gerici eylemlere müsaade etmemek lazımdır. Çünkü bu kesim her geçen gün toplumun ezici kesimini hedef alan ve sosyal barışı tehdit eden eylemlerini artırmaktadır. Sosyal barış ve toplumsal asayişi sağlama mantığı ile bile olsa bu Ebu Cehil torunlarına müsaade etmemek lazımdır. İrticai ve gerici unsurların, aydınlık dünyamızı karartma gayretlerinin önüne bir set çekilmelidir.