Önümüzdeki süreçte Türkiye’yi çok kritik gelişmeler beklemektedir. Hem içeride hem de dışarıda önemli bir süreç yaşanmaktadır. Yöneticilerin; Türkiye, bölge ve dünya için belki de kırılma noktası olacak gelişmelere karşı şimdiden tedbir almaya çalışması gerekir. Ciddi krizlerin olduğu zamanlarda ayakta kalabilmek için; hatta krizleri fırsata çevirebilmek için ciddi politikalara ihtiyaç vardır.

Pandemi ile başlayan süreç, Rusya-Ukrayna savaşı ile beraber insanlığı etkilemektedir. Bu süreç insanlığın kendisi ile yüzleşmesini beraberinde getirmektedir. İnsanlık, yaşanan bu süreç ile beraber, kendi gerçekleri ile ciddi olarak yüzleşmek durumundadır.

Artık dünya koca bir köye dönmüştür. Dünyanın herhangi bir yerindeki gelişme, dünyanın öte ucunda yaşayanları da etkilemektedir. Korana virüsün dünyanın en ücra köşelerinde bile görülebilmesi ve kısa denilebilecek bir süre içerisinde yayılması insanlığın ne denli sorumluluk içerisinde hareket etmesi gerektiğini göstermektedir. Kapitalist hırsların ve yanlış tasarrufların, küresel aile şirketlerinin korkunç hırslarının gezegenimizi nasıl yaşanmaz hale getirdiğini görmekteyiz. Tüm insanlığın vizyon ve konsept yenilemeye ihtiyacı vardır. Hele bazı emperyalist ülkelerin elindeki nükleer silahlar, gezegenimizin üzerindeki insanlığın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

Rusya’nın Batılı devletler ve Amerika’yı nükleer başlık taşıyan süpersonik füzelerle tehdit etmesi; Londra, Paris ve Berlin gibi başkentleri 4 dakikadan daha kısa bir sürede vurabileceğini ifade etmesi durumun ciddiyetini göstermektedir. Yine Amerika’nın her tarafını dakikalar içerisinde vurabileceğini ifade etmesi ve Amerika’nın da buna cevap verecek fırsatı bulması demek insanlığın ortadan kalkması ve taş devrine dönebileceğimiz, belki de insanlığın sonunun gelebileceği anlamındadır.

Laboratuvar ortamında üretilen bir virüsten nükleer silahlara kadar üretilen her ne varsa bizzat üretenlerin kendilerine de zarar verme potansiyeline sahiptir. İnsanlık, ortak bir gemidedir ve büyük bir sorumluluk ile hareket etmelidir. Gemide açılan bir gedik, gemideki herkesin felaketidir.

Bu gerçekler çerçevesinde siyasetçilere ve yöneticilere büyük işler düşmektedir. Siyasetçiler, basit polemiklere girişmek ve tribünlere oynamak yerine büyük bir sorumluluk ve ciddiyet ile hareket etmelidir. Özellikle de geniş koalisyon seçeneklerinin ufukta göründüğü bir dönemde; sorumlu beyan ve eylemler daha bir önem kazanmaktadır. Tüm siyasetçilerin çözümlere ve hizmetlere odaklanması gerekir. Elbirliği ile herkesin yapıcı bir siyaset benimsemeye ihtiyacı vardır.

Yaşadığımız küresel, bölgesel ve yerel gelişmeler çerçevesinde şu noktalara odaklanmanın zaruretine inanıyoruz:

  1. Günümüz dünyasında siyasi bağımsızlığın yolu, enerji yeterliliğinden geçmektedir. Yeterli enerjiye sahip olmayan bir ülke daima başkalarının himmetine muhtaçtır. Rusya’nın doğalgaz kartı ile Avrupa’yı nasıl avucuna aldığı ve AB’nin lokomotifi olan Almanya gibi bir üretim ve endüstri devini bile krize sokabildiği gerçeği her halde fazla söze hacet bırakmamaktadır. Türkiye, bu ciddi sorunu aşmak için; nükleer enerji ve yenilenebilir enerji alanında faaliyetlerine büyük bir ivme kazandırmak zorundadır. Ayrıca İslam ülkeleri ile acil bir enerji paktı oluşturulmalıdır. Tüm İslam ülkeleri bu platformda bir araya geldiği zaman İslam ülkeleri için enerji sorunu neredeyse problem olmaktan çıkar.
  2. Savunma sanayi alanında gelişmelere ivme kazandırılmalıdır. Günümüzün merhametsiz dünyasında herkes silahı kadar söz söyleme hakkına sahiptir. Savunma sanayi anlamında nükleer teknolojinin olmadığı her silah yetersiz kalır. Konvansiyonel kapasite, nükleer şemsiye altına alınmalıdır. İslam ülkeleri, kimsenin olmayan merhametine ve insafına terk edilemez. Ama elinizde nükleer teknoloji olduğu zaman kimse bunu göz ardı etme lüksüne sahip değildir. Bu teknoloji birileri için hak ise, herkes için hak olduğu tezi her platformda işlenmelidir.
  3. Büyük bir tarım hamlesi başlatılmalı, adeta seferberlik ilan edilmelidir. Türkiye, tarımda laf ile değil gerçekten kendisine yeten bir ülke haline getirilmelidir. Zira Türkiye’nin böyle bir potansiyeli mevcuttur.
  4. Biyolojik, elektronik, siber, manyetik ve nükleer saldırı olasılıklarına göre savunma konsepti güncellenmeli ve ordu bünyesinde ve sivil savunmada ilave ve ciddi potansiyeli olan bir yapılanma tesis edilmelidir.

Yukarıda, pandemi ile başlayan ve Rus-Ukrayna savaşı ile devam eden sürecin bize öğrettiği hususlardan bazılarına değinmeye çalıştık.

Netice itibariyle;

Bir ülke bağımsız olmak istiyorsa; mutlaka sanayi, gıda, savunma sanayi ve enerji alanında kendisine yetmek zorundadır. Tabi her şeyden evvel ruhların ve zihinlerin bağımsız olması gerekir.

İşte siyasetçilerimiz bu konulara kafa yormalıdır.  Millet olarak siyasetçilerden beklentimiz, tarihi bir sorumluluk ile hareket etmeleridir.