Sizce hangisi?
Her derde deva bir şifa otu mu, namı yedi düvele yayılan Tatar Ramazan mı, her kapının kilidini açan maymuncuk mu, her vidayı açan İngiliz anahtarı mı, ufukta gözüken kara bulutları görünce gemiyi terk etmek için filikaları hazır tutan bir gemi faresi mi?
Gazi davasının karara bağlanması üzerine, birçok kişi pelerinlerinin altına saklamış oldukları zehirli hançerleri sıyırmaya başladı bile… Anketlere bakarak iktidarın son derece zor durumda olduğunu görmek için arif olmaya gerek olmadığı bir dönemde, birçok kişi, ilgili ya da ilgisiz vesilelerle kendisince bir hamle yapmaktadır. Hatta en mülayim gibi gözüken şahsiyetler bile şahin mesajlar vermeye başladı. Osman Kavala’nın kara kaşına kara gözüne hayranlıktan değildir elbette bu celallenmeler... Bütün bu mesajlar, elbette Osman Kavala’nın sahiplerine verilmektedir. Dengelerin bıçak sırtı olduğu, seçimlerin yaklaştığı ve iktidarın ilk defa bu kadar zor durumda olduğu bir dönemde her fırsat değerlendiriliyor.
Hatta Osman Kavala olayında; Kavala’nın “helvasını yeme” ve “ sırma saçlı badem gözlü” methiye yarışı var adeta. Bu olaydan rant çıktıkça, bu iş; Osman Kavala’nın heykelini, hukukun üstünlüğü adı altında dikmeye kadar varır. ( Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirmemiş olmayı umuyorum.)
İşte bu Bremen Mızıkacıları korusuna dâhil olan olana… Özellikle bazıları o kadar mübalağalı tepki gösteriyor ki, akla ziyan…
Hani yıllar önce bir Tatar Ramazan filmi vardı. Tatar Ramazan cezaevinde zalim Abdurrahman Çavuş’u öldürdükten sonra cesedinin başında elinde kanlı bir bıçak var ve onu teslim olmaya çağıran cezaevi komutanına şöyle diyor:
“Benim adım Tatar Ramazan, gücün varsa gelip beni alsana…”
Belki de filmin en dikkat çeken sahnesi…
Tabi bu olay filmde oluyor. Ama Osman kavala mahkûmiyeti üzerinden Tatar Ramazan’ı gerçek hayata taşımak isteyen biri var. Anlaşılan yazımızın kahramanı, bir yerlere selam çakmak için Tatar Ramazan olmaya karar vermiş. Ne diyor yazımızın kahramanı:
“Gezi direnişinde biz de katıldık. Osman Kavalalar hükümetin düşürülmesini istemiyor, biz düşmesini istiyorduk. Hadi gelin beni de alın gücünüz yetiyorsa!”
Evet, ekranda Tatar Ramazan taklidi yapan Doğu Perinçek, açıkça meydan okuyor. Doğu Perinçek hakkında kimse bir şey yapar mı, hiç sanmıyorum. Çünkü bu memlekette insanlara durumuna ve pozisyonuna göre muamele yapıldı hep. Doğu Perinçek yürek mi yemiş ya da bir Rasputin mi?
Bazı istisnalar hariç kimsenin pek dokunduğu yok. Her telden çalıyor, rüzgar gülü gibi dönüyor; geleni de gideni de aynı coşku ile alkışlıyor. Herkese; neye ve kime ait olduğu belli olmayan ortaya karışık bir selam veriyor. Hakkını teslim etmek lazım ki, her devirde ayakta kalmayı ve kendisine yer bulmayı başarıyor. Apo’ya gül veren ve devrimci naraları savuran bu şahıs, daha sonraki dönemlerde HDP’nin kapatılması gerektiği gibi bir sürü tezat tezi dile getirebiliyor. Meteoroloji tahminlerine göre; ulusalcı, milliyetçi, devrimci, muhafazakar gibi dolabında saklı kostümlerden birisini çıkarabiliyor. Maskeliler balosunun yaşandığı güzel memleketimde, Doğu Perinçek’in Diyaneti savunacağı ve bazı toplantılara dindarlar adına selahiyet sahibi birisi makamında gibi davet edileceği ve onun da fırsatı kaçırmadan imam cübbesi giymiş ve tavuk hakları evrensel beyannamesi okuyan bir tilki tezatlığı ile konuşacağı kimin aklına gelirdi?
Perinçek’in hangi sıfat ile Çin, İran ve Rusya’yı ziyaret edip üst düzey muamele gördüğü bir merak konusu… Hatta bir muamma…
Adam niye Tatar Ramazanı oynamasın ki?
Aynı sözleri başkası söyleseydi her halde kendisini hemen gözaltında bulurdu.
Şimdi tekrar soruyorum:
Perinçek kimdir?
Kimsenin dokunamadığı bir şerbetli mi, yedi düvele nam salan Tatar Ramazan mı, Ak Parti iktidarının bazı dönemlerinde iktidar nimetlerinden istifade edip özellikle bürokraside bazı mevziler elde ettikten sonra, geminin su aldığını görünce gemiyi terk eden bir siyaset faresi mi?
Yoksa geleni de gideni de aynı coşku ile karşılayan ve dolabında ölçüsü endazesi olmayan bir çok kostümü olan, maskeli baloların bir müdavimi mi?
Kararı siz verin!