Gemiye, sadece gemi ambarını talan etme gayesi ile binen fareler, geminin batma tehlikesini hissettiklerinde, gemiyi ilk olarak onlar terk eder. Türkiye siyasetinde de böyledir. Gemi su almaya başladığı zaman, siyaset ve rant fareleri gemiyi hemen terk ederler. Her devrin adamı olan “yanar dönerler”, her olasılığı değerlendirerek, yeni bir iktidar için yavaş yavaş hazırlık yapmaya başlarlar. Kör olan gözlerinin birden mucizevi bir şekilde açıldığı numarasını yaparak, eski yol arkadaşlarının aslında ne kadar basiretsiz ve vizyonsuz olduğunu abartılı bir şekilde anlatırlar. “Beraber bir sabah kahvaltısı yapanlar”, “beraber yediklerini” ortalığa kusmaya başlarlar hem de abartılı bir şekilde… Yola çıkılan idealist kadroların terk edildiği, sesleri çok çıkan şamatacı siyaset farelerinin köşe kaptığı bir ortamda, bırakın geminin batmasını, ufukta kara bulutların görünmesi ile beraber hemen gemiyi terk ederler. Gemiyi terk etmekle de kalmazlar, giderayak gemide yükte hafif pahada ağır ne var ne yok sırtlanıp götürüler. İçeride kalan fareler de her an gemi batabilir ihtimaline karşı filikaları hazır tutarlar. Bir yandan gemi tekrar yola girebilir ihtimaline karşı öte yandan gemiden geri kalan mirasa konmak için… Yani bunların bekleyişi ve kuyruklarını tava sapı gibi dik tutmaları, ideallerine olan sadakatten değil, farelerin temkinli olan kısmına mensup olmalarındandır. Başta basın, siyaset ve iş dünyası olmak üzere farklı kesimlerden fareler, yanlışlıkları görememelerini kör olmalarına tevil eden ve sonradan mucizevi bir şekilde kalp gözü ve kafa gözü açılanları oynamaya başladılar. Sanki yanlarına İsa Mesih uğrayıp da kör gözlerini sıvazlamış gibi… Aslında önümüzdeki seçimde iktidara kim gelirse gelsin, bu fareleri şimdiden not edip bir daha hiçbir gemiye almamak lazımdır. Bu taife, her an tövbesini bozmaya niyetli tövbekâr tiklilere benzer. Bu tilkilerin tövbelerini bozmaları için ortalıkta bir tavuğun dolaşması yeter.
Hani bir hikaye vardır. Derler ki, tilkiye demişler ki:
Seni; tavuklara ve kümeslere genel müdür yapalım, ne kadar maaş istersin?
Tilki hemen dava adamı taklidi yaparak:
Ben dava adamıyım, ne maaşı, diye cevap vermiş ve ardından da; bir vatan, millet, Sakarya nutku patlatmış.
Bizden söylemesi ve uyarması…
Mezkûr farelerin de müşahede ettiği üzere, siyaseti biçimlendiren temel parametre olan ekonomi kötüye gidiyor. Çarşı pazar adeta yangın yerine dönmüş. Bir an önce gereken tedbirler alınmaz ise; yetkililer, kendi elleri ile kendi tabutlarına siyaseten son çiviyi çakmış olurlar ve memleket çok zor günler yaşar.
Tedbir bağlamda olmak üzere birkaç noktayı hatırlatmakta fayda görüyoruz:
1-Sadra şifa olacak yeni bir hal yasasının çıkarılması ve ayrıca üreticiyi tüketici ile buluşturan aracısız pazar piyasasının oluşturulması.
2-Tüm atıl alanların tarıma kazandırılması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve yeni bir tarım politikasının oluşturulması. Devletin gıda üretiminde belirleyici rol oynaması. Üreticinin sonuç verecek şekilde desteklenmesi.
3-Fiyatlar yükselsin diye ürünlerini denizlere ve nehirlere dökenler, sebzelerini yol kenarlarına ve boş arazilere dökenlere ağır para cezası ve hapis cezası getirilmesi.
4-Kartel oluşturmuş ve adeta memleketin güvenliğini tehdit edebilecek seviyeye gelmiş olan ulusal marketlere yatıkları manipülasyon ve stokçuluk nedeniyle ağır ve caydırıcı para cezalarının yanı sıra, şube kapatma cezası verilmesi ve her il ve ilçede şube sayısının makul düzeye indirilmesi.
5-Yerel esnafın desteklenmesi gerekir. Paranın sınırlı ellerde toplanması yerin, tüm esnafa yayılmasının sağlanması. Ulusal marketlere zaman ve ürün kısıtlaması getirilmesi. Yerel esnafın, devletin öncülüğünde oluşturulacak bir konsorsiyuma katılmaya teşvik edilmesi. Sahibinin esnaf olduğu, ulusal bir esnaf ağı oluşturulması ve yerel esnaf gücünün muazzam potansiyelinin bir çatı altında bir araya getirilmesi.
6-Stokçuların ürünlerine el konularak maliyeti üzerinden ödeme yapılması ve el konulan bu malların kamu gözetiminde halka maliyet fiyatından arz edilmesi.
Ayrıca bu mübarek ramazanda bile fiyat yükselten veya yükselmesine sebep olan stokçulara mutlaka ama mutlaka hapis cezası verilmesi ve ticaretten men edilmesi.
Özellikle dar gelirlileri rahatlatacak tedbirleri almaması durumunda yetkililer ceketlerini omuzlarına atmaya hazır olsunlar. Özellikle milyonlarca oy demek olan semt pazarları müdavimi gariban vatandaşın bir demet maydanoz bile alamaması, bu tedbirlerin ne kadar elzem olduğunu göstermektedir. Bizden söylemesi… Etrafınızı saran gemi farelerine değil, memleket sevdalısı sağduyulu insanlarımıza kulak verin.
Selam ve dua ile