Bir toplumun temel mutabakat zemini adalettir. Adalet mülkün ve medeniyetin temelidir. Bu itibarla hem temel değerlerimiz hem de evrensel insan hakları çerçevesinde adalet toplumun tüm katmanlarına eşit olarak dağıtılmalıdır. Zaten toplumun tamamına hitap etmeyen adalet, zulmü meşrulaştıran bir kılıf olur.

Adalet deyince sadece yargısal adaletten bahsetmiyorum. Zihin dünyamız dahil olmak üzere, hayatın her alanını kastediyorum. Her şeyi yerli yerine koymak ve hak edene hakkını ölçüsünce vermek de adalettir. Ceza ve mükafat dengesini koruma, sorumluluk yükleme ve ödüllendirme arasındaki sıkı ilişkiyi görüp gözetmek de adalettir. Ve çerçeve dışına çıkan her şey adaletten soyutlanmadır.

Adalet gözetilmediği zaman herkes, hayata rövanş alma süreci gözü ile bakar. Her devran döndüğünde de rövanşın hak olduğu zehabına kapılan zihniyetlerin temsilcileri, eleştirdikleri odakların bir kopyası olan uygulamaları uygulamakta herhangi bir beis görmez. Ve toplum olarak tarihsel süreçte belirleyici olmak yerine, kendi elimizle her defasında toplumsal barışı dinamitler veya buna zemin hazırlarız.

Evet, adalet herkese ve her zaman lazım; ama özellikle de yargısal alanda yaşamsal bir ehemmiyete sahiptir. Hayatın tecrübeleri göstermiştir ki, adaleti temel felsefe haline getiremeyenler, kendi toplumlarını, insani değerler üzerine inşa olmuş bir medeniyet ile buluşturamamışlardır.

On yıllardır insanımız yargıdaki adalet konusunda şikayetçidirler ve yargısal güven bir türlü tesis edilemedi. Toplumsal barış ve mutabakatın teminatı olması gereken adalet, daha fazla statükocu bir karakter sergiledi. Kimi zamanlarda toplumsal mühendislik için bir enstrüman olarak kullandı. Ve nedense kurumsal bir güce erişenler, daha önceleri şikayet ettikleri konuları hemen unutmaktadırlar. Bu sefer daha evvelce iktidar veya muktedir olanlar, evvelce semtlerine uğramayan adaleti ve insan haklarını dillerinden düşürmezler.

Papaz ile Zangoç meselesini bilen bilir..

Kilisenin birinde Zangoç çanların altında dikiliyormuş.

Papaz son derece sinirli bir şekilde Zangoç’un biraz ötesine gelmiş ve

Yine kutsal şarabı içtin değil mi diye bağırıvermiş.

Zangoç:

Dediğinden bir şey anlamıyorum, ne dediğini duyamıyorum, biraz bağır.

Zangoç’un bu sözü papazı çileden çıkarmış. Papaz zıvanadan çıkmış:

Bu mesafeden nasıl sesim duyulmuyor nasıl duymazsın be adam demiş.

Zangoç şöyle demiş:

Gel seninle bir yer değiştirelim belki o zaman sesini işitir, dediğini anlarım.

Yer değiştirmişler ve Zangoç şöyle demiş:

Şimdi sen söyle bakalım, geçen ay toplanan hayır parası ve bağışlara ne oldu?

Papazın cevabı şu olmuş:

Hayret, gerçekten haklıymışsın, insan bu tarafa geçince hiçbir şey duyamıyor velev ki iki metre mesafeden bile olsa..

Toplumun temel kurumlarından birisi olan adaleti, zangoç-papaz meselesine çevirmemek icap eder. Adaletin değerini, geçmişte başta yargısal mağduriyet başta olmak üzere hayatın farklı alanlarında adaletsizliği iliklerine kadar yaşamış olanların en iyi bilmesi gerekir.

En kritik anlarda bile adalet terazisinin şaşmaması gerekir. Uzun bir zamandır gözaltılarda, tutuklamalarda ve özellikle de cezaevlerinde bayanlara yönelik birçok insan hakları ihlali ve hukuksuzluğun duyumunu almaktayız. Yine özellikle hasta mahkumlar, takdiri haklardan mahrum bırakıldıkları gibi kanunen teminat altına alınan haklarından bile istifade edemiyorlar. Kanunların çerçevesinde hareket etmek yerine daha fazla, hukuken hiç bir değeri olmayan zan ve hislerle hareket etmektedir. Bu nedenledir ki, bazı mahkumlar hayatlarını kaybetmişler ve bazıları da ölümü beklemektedir. Tedavileri, gereğince yerine getirilmediği gibi tedavi olmalarına da imkan verilmemektedir. Bu vatandaşlar için adeta ismi konulmamış bir idam cezası uygulanmaktadır yavaş yavaş ve sessizce… Sehpadaki urgan yerine, zaman urganı boyunlarına dolanmış ve son nefeslerini vermeleri beklenmektedir. Tedavisi yapılmadığı ve tedavi taleplerine cevap verilmediği için, tek başına bir hücrede sandalyenin üzerinde öylece can veren mahkum, gözlerimizin önündedir, insanlığımızdan utandık, kahrolduk.

İdari yargının bütün aşamalarında özellikle de infaz aşamasında temel düstur adalet olmalıdır.

Adalet reformunun gündemde olduğu bir zamanda, mazlum ve mağdurların sesi olma adına yetkililere mağdurları hatırlatalım dedik.

Tekrar ediyoruz:

Her zaman, her yerde, herkese adalet…

Buna inanır, bunu söyleriz.