Filistin davası ve Gazze konusunda, İslam ümmeti adeta “haşlanmış kurbağa sendromuna” müptela olmuştur. Bu da yetmiyormuş gibi, bir de zemin kayması gittikçe eksen kaymasına dönüşmektedir. Eksenini kaybeden ve savrulan Arap devletlerine her gün bir yenisi eklenmektedir. Eskiden gizli kapılar arkasında tezgahlanan oyunlar, artık aşikar bir şekilde oynanmaktadır. Siyonistlerle ilişkiler ve Filistin davası konusunda mahcup bir ihanet duruşuna sahip gerici Arap rejimleri, artık o mahcubiyet perdesini de yırtıp Siyonistlerle açık bir şekilde iş tutuma hususunda herhangi bir beis görmemektedirler. Artık minareyi çalan hainler, bu minareye bir kılıf bulma endişesi taşımamaktadırlar. İhanet ve vurdumduymazlık illetleri, İslam ümmetinin en önemli davalarından birisi olan Filistin davasının ellerimiz altından kayıp gitmesine sebep olmaktadır.

Filistin davası ve Gazze konusunda bize dayatılan bir konum var ve Filistinli Müslümanlar bu konuma mahkûm edilmektedir. Gazze, Filistin ve Mescid-i Aksa davasının kalbidir. Gazze’siz bir Filistin davası düşünülemez. İşte Siyonistler Filistin davasının bu muhkem kalesini yıkmak için tüm güçleri ile saldırmaktadırlar. Gazze, adeta bir açık hava hapishanesine dönüştürülmüştür. Hiçbir hukuki ve haklı gerekçesi olmayan haksız ve korsanca abluka, her geçen gün daha da ağırlaşıyor. İslam ümmetinin ve insanlığın duyarsızlığı yüzünden Gazze adeta can çekişmektedir. Haşlanmış kurbağa sendromuna müptela olan İslam ümmetinin bu zaafını bilen terör çetesi israil, her geçen gün ileri bir hamle yapmaktadır. Ve maalesef bu hamlelere gösterilen tepkiler zamanla sönmekte ve oldubittiye getirilen haksız uygulamalara alıştırılmaktayız. İslam ümmeti adına Filistin cephesinde Siyonistlerle savaşta en ön cephede yer alan İslam ümmetinin bu kahraman evlatları yalnız bırakılmaktadır. Artık öyle bir noktaya gelmişiz ki; zulüm ablukası, adeta Filistinli Müslümanların kaderi olarak kabul edilmektedir. Kendi zihin dünyamızda adeta işgali ve ablukayı meşrulaştırmışız. Yani sadece Filistin toprakları değil aynı zamanda İslam ümmetinin zihni de işgal altındadır. 

Bu korkunç zulüm sorgulanmıyor ve karşı adımlar atılmıyor. İslam ülkeleri bu konuda ortak bir irade ortaya koymuyor. Hatta ortak bir irade ortaya koymak bir yana, bu konu neredeyse tamamen gündemimizden çıkmış bulunmaktadır. Zaman zaman Siyonistlerin ileri derecedeki zulümlerine anlık tepkiler gösterilse de bu psikolojik ve vicdan rahatlatmaya dönük, türbinlik hamleler ve hamasi açıklamalar, bir türlü somut adımlara dönüşmüyor, ete kemiğe bürünmüyor.

Bu günlerde Gazze’nin sesini ve feryadını İslam ümmetine ve insanlığa duyurmaya yönelik hamleler bir türlü destek bulmuyor. Bu konuda Filistin direnişi yalnız bırakılıyor. Yaşayan ölülere dönüşen zihinlerimiz ve vicdanlarımız, bir türlü harekete geçmiyor. Bu konuda bir türlü kamuoyu oluşmuyor.

Tam da bu nokta da; Şehid Şeyh Ahmed Yasin’in İslam ümmetine yönelik sitemine ve İslam ümmetini, Allah’a şikâyet eden yakarışına katılmamak mümkün mü?

Filistin davası, adeta İslam ümmetinin özgürlük ve bağımsızlık iradesinin skalası gibidir. Filistin davası konusundaki duyarsızlığımız ve gayretsizliğimiz, İslam düşmanlarını her konuda cesaretlendirmektedir. Bu gayretsizlik, tüm İslam toplumlarına, Siyonistlerin ve emperyalistlerin zulmü olarak geri dönmektedir. İşgal altındaki Filistin topraklarında İslam ümmetinin onurunu ayaklar altına alan emperyalistler, bir direnç ile karşılaşmayınca bu politikalarını tüm İslam ümmetine yöneltmektedir.

Bu gün Filistin davası konusunda varlığını ve imkanlarını ortaya koymayan Müslüman halklar bilmelidirler ki; bir gün düştüklerinde, ellerinden tutanları ve ağlayanları olmayacaktır.

Siyonistlerle ilişkileri normalleştirme ve bunu anlaşmalarla tescilleme yarışı gittikçe ibretlik bir hal almaktadır. BAE ile çok ileri bir noktaya vardırılan ihanete, başka gerici ve işbirlikçi Arap rejimleri de dahil olacak gibi görünüyor.

Tarihi bir dönüm noktasında olduğumuz bilinmelidir. İhanetin anlaşmalarla tescili, İslam ümmeti açısında tam bir felakettir. Şimdiye kadar işgal rejimi şöyle veya böyle mahkum ediliyordu. Artık resmi olarak bu terör çetesinin meşru görülmesi süreci İslam ümmeti ve Filistin davası açısından büyük bir felakettir. İşbirlikçi hainlerin bu süreci normalleştirme gayretine karşı İslam ümmetinin evlatları bütün imkanları ile karşı koymalı ve Filistin davası yeniden gündeme taşınmalıdır.