Virüs salgını bütün hızı ile dünyayı tehdit etmeye devam ederken, bu konsepte uygun olarak dizayn edilen toplumsal yaşam büyük bir tehlike altındadır. Maddi temasın minimuma indirgendiği ve sanal ağların belirleyiciliğinin ön plana çıktığı yeni düzende, insanlık yeni tehditlerle karşı karşıya gelmektedir. İnsanlığın yaşadığı duruma göre pozisyon alan ve bunu ranta çevirmeye çalışan küresel şer odakları, şüphesiz ki bu durumdan istifade etmeye çalışacaktır. Şimdiden ilmek ilmek dokunan/hazırlanan planlar, yenidünya düzeninin tamamen kurulmasından ve dönülmez bir noktaya gelmesinden sonra uygulamaya geçirilebilir.

Böylesi bir aşamaya geldikten sonra yapılan saldırıların etkisi çok yıkıcı olur. Her şeyin sanal ağlar üzerinde yapıldığı her türlü hizmetin, kurumların işleyişinin sanal ağlar üzerinden gerçekleştiği bir ortamda yapılacak bir saldırı, hayatı durma noktasına getirir, devletlerin işleyişinde büyük zaaflar meydana getirir. Bu durumdaki bir devlet, her türlü saldırıya açık olur. İçeride darbe tehdidi ve dışarıdan farklı keyfiyetteki saldırılar, telafi edilemeyecek zararlara sebebiyet verebilir. Hatta denilebilir ki, ülke adeta taş devrine döner.

Bu itibarla, milli tehdit algısı konsepti güncellenmelidir. Ortada henüz bir kıvılcım varsa, bu kıvılcımın büyük bir yangına sebebiyet vereceği varsayımından hareketle gereken tedbirler alınmalıdır. Bu günden sonra silahlı orduların yanı sıra bilişim orduları hazırlanmalıdır. Yeni dünya düzeninde her türlü savunmanın omurgasını bilişim orduları oluşturacaktır. Artık harplerin neticesini, önemli oranda bilişim neferleri belirleyecektir. Devletin mevcut kurumları bünyesinde veya yeni bir kurum ihdas edilerek bilişim ordusu hazırlanmalı ve oluşacak yeni dünya düzenine uygun konseptte bir savunma yapısı oluşturulmalıdır. Şu anki mevcut bilişim potansiyeli kesinlikle yeterli görülmemelidir.

Ayrıca; genetik mühendisliği, bilişim ve yazılım mühendisliği, tohum endüstrisi ve çip teknolojisine yatırım yapan ülkeler, güçlü ülkeler olarak ön plana çıkabilir. Özellikle yerli çip ve yerli yazılım teknolojisi, stratejik alanlar olarak görülerek, bu alanda yapılan yatırımlara milli proje ve milli hamle kapsamında sahip çıkılmalıdır. İleriki, uzak olmayan bir zamanda dünyada savaşların türleri farklılaşacaktır. Şimdiden Müslüman ülkeler buna hazırlık yapmalıdırlar. Fiili ve konvansiyonel harbin yanı sıra elektromanyetik savaşlar, biyolojik savaşlar ve bilişim savaşları; insanlığın geleceğinde önemli rol oynayabilir.

O halde ülke olarak bir yandan mevcut kriz ile baş etmeye çalışırken öte taraftan birkaç aşama ötesini de görerek hazırlık yapmak gerekir. Şu an öyle bir noktadayız ki, insanlık olarak birçok tehdide açık hale gelmişiz. O halde savunma konseptimizin de çok yönlü olması gerekir. Devletlerin tehdit potansiyeline göre yeni kurumlar ihdas edilmelidir. Statükocu ve klasik anlayış yerine, dinamik ve yenilikçi bir savunma anlayışı temel zemin olmalıdır. Şartlara göre konumlanıp tehdit algısını iyi analiz etmek, geleceğin en kilit savunma anlayışı olarak ön plana çıkabilir.

Bu itibarla, insanlık tarihinde kırılma anlamına gelebilecek olan bu yeni süreci eski yöntemlerle kontrol edemeyiz. Sadece bugünkü duruma bakıp bir yargıya varmak yerine, dünyadaki krizlere müdahil olup süreci kontrol altına almayı temel bir stratejiye dönüştürenlerin olası hamlelerini hesaba katmalıyız. Bu güçlerin asıl harekete geçme zamanı, yeni bir hayat anlayışının tamamen hakim olmasından sonra olabilir. Bu güçlerin, şimdiden insanlığın can damarlarını ele geçirmek için hazırlık yaptığından emin olabiliriz.