Dünyayı teslim alan Koronavirüsü, insanlık tarihinde bir kırılmanın miladı olacak gibi görünüyor. Bu virüs ile insanlık adeta kendisini yeniden gözden geçirme ihtiyacını hissediyor. Tüm ülke ve halkların gerçek yüzleri ve kapasiteleri ortaya çıkıyor. Ülkelerin ve halkların gerçek zayıf yanları bir bir ortaya dökülüyor. Yıllardır reklam ve manipülasyon yöntemleri ile gizlenen zayıflıklar ve halı altına süpürülen eksiklikler, gün gibi ortaya çıkıyor. Özellikle allanıp pullanan ve insanlığa örnek bir medeniyet gibi gösterilen Batı medeniyeti tel tel dökülüyor. Teknolojik olarak ileride olduğu kabul edilen birçok ülkenin insanlarının aslında insanlığın temel değerleri noktasında ne kadar geri olduğu görülüyor. Özellikle üretim ekonomisinden hizmet ve sanayi ekonomisine geçen ülkeler, bu süreçte eksikliklerini bariz bir şekilde görmektedir. Yine küreselleşmenin aslında bir yönü ile ne kadar eksiklikler barındırdığını hep beraber görüyoruz. Her milletin kendi kendisine yetme stratejisi yerine, küreselleşmeye bel bağlaması durumunda küresel ölçekteki krizlere teslim olduğunu müşahede ediyoruz.
Medeni ve uygar olarak gösterilen Batı’nın, aslında temizlikte birkaç yüzyıl geride olduğunu ve tuvaletlerinde su olmadığını ibretle müşahede ettik.
İnsanlık bir yandan halihazırda var olan kriz ile boğuşurken aynı zamanda bu krizi bir test zemini olarak görmelidir.
Öncelikle, “her koyunun kendi bacağından asılmadığını” ve kokan koyunun, bütün çevreyi tehdit ettiğinin görüyoruz. Gerek insanlara gerekse de çevreye dair yanlış tasarruflarımız, hepimizin kapısını çalıyor. O halde, insanlık bu gerçekten hareketle yeni bir küresel konsept belirlemelidir. “İnsanın insanın kurdu olduğu” bir dünya değil, adil ve sürdürülebilir bir medeniyet inşası temel hedef olarak belirlenmelidir.
İnsanlığın, ulaşmış olduğu muazzam teknolojik seviyeye rağmen, küresel krizler karşısında ne denli hazırlıksız olduğu ortaya çıkmıştır. O halde bu günden, daha büyük krizler ve özellikle de salgın hastalıklara karşı gereken tedbirler alınmalı ve gereken alt yapı hazırlanmalıdır. Tarihte neredeyse 50- 100 milyon arası insanın ölümüne yol açan İspanyol Gribi örneğinde olduğu gibi günümüz teknolojisinin aciz kaldığı bir felaket kapıyı çalacak olursa, bu felaket insanlık için büyük kayıplara sebep olur. Artık küreselleşmeyi kutsayanların da farklı bir konsept benimsemelerinin zamanı gelmiştir. Her yönü ile küreselleşmeye teslim olmak yerine milli medeniyetler, ırkçılığa evrilmeyecek şekilde inşa edilmelidir. Özellikle tarımsal üretimin böylesi zamanlarda ortaya çıkan öneminden hareketle, her ülke kendi kendisine yetecek bir ekonomi inşa etmelidir. Hizmet sektörü ve finansal sektör üzerine inşa edilmiş ekonomilerin daha büyük sarsıntılarda büyük bir felaket yaşayacağı aşikârdır.
Kısacası; insanlık adeta imkân ve kapasitesini test ediyor. İnsan kaynakları, kültür, medeniyet, ekonomi vs. her şey testten geçiyor. Süreç sonunda gereken ders çıkarılırsa bu kriz aslında bir yerde fırsata dönüştürülebilir. Bazı kayıplar yaşansa da elde edilen tecrübeler çerçevesinde yakalanan ufuk ile yeni bir medeniyet inşa edilebilir.
Özellikle bu süreçte ülkemizin eksikliklerini çok iyi görmesi gerekir. Ekonomiden idari sisteme kadar her şey yeniden gözden geçirilmelidir. Hele ki başta sağlık olmak üzere bir takım alanlarda yapılan özelleştirmelerin böylesi hayati zamanlarda devleti ne kadar zor durumda bıraktığını(İspanya örneğinde olduğu gibi) müşahede etmekteyiz.
Son olarak; başta İtalya olmak üzere Avrupa kıtasındaki yaşlanan nüfus ve toplumsal bünye, hepimize ibret olmalıdır. Toplumsal bünyemizin genç kalması elzemdir.
Genç toplum ve yerli üretim(kendi kendine yetebilen) ekonomi en önemli düsturlarımız olmalıdır.