“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” ( Maide:51)
Siyaset, ciddi bir iştir. Gündelik verilerle ve saikle yapılamaz. Siyasetimizin bir rotası ve ekseni olmalıdır. Ne olursa olsun eksenimizden kaymamamız lazımdır. Rotamızı, her konuda olduğu gibi siyaset konusunda da Kur’an ve Sünnet belirler. Allah Azze ve Celle, bizim için öyle sağlam ve kopmaz bir bağ ihsan etmiş ki, biz bu bağ ile değerlerimize dönersek, hiçbir güç bizi olmamız gereke yerden koparamaz ve savuramaz. İşte bu eksen, bizim için temel strateji üretme zeminidir. “Bizi, biz yapan” değerler stratejiktir. Dünya siyasetine göre pozisyon belirleme ise, tali strateji kapsamındadır ve daha alt kademede ise taktikseldir.
O halde şartlar ne olursa olsun, bizim için asıl olan strateji zeminini terk edemeyiz. “Bizi, biz yapan” değerleri hiçbir şeye kurban edemeyiz. İşte muhafaza etmemiz gereken perspektif budur. Bu perspektifi kaybedenler, kısa ya da uzun vadede mutlaka hüsrana uğramışlardır. “Konjonktür” deyip her türlü savrulmayı meşru gören ve gösterenler hüsrana uğramışlardır. Tarih boyunca defalarca bu hakikat tekerrür etmiştir. Moğollar, Haçlılar ve sair küffar unsurları ile beraber hareket edenler, günün sonunda aynı safta yer aldıkları müttefiklerinin zehirli hançerlerini sırtlarında yemişlerdir. Sözde dostlukla başlayan müttefiklik ilişkisi, hüsran ve ihanet ile sonuçlanmıştır.
Günümüzde de halkı Müslüman olan ülkeler, “bizi, biz yapan” değerler perspektifinde siyaset üretmek yerine, doğu ya da batı emperyalizmine yaslanmayı tercih etmektedir. Doğu ya da batı emperyalizmini memnun etmek için her türlü fedakârlığı yapan devletler, mesele diğer Müslüman ülkeler olunca, müttefiklik için hiçbir fedakârlık yapmamaktadır. Söz konusu olan ihtilaflar büyütülmekte ve müzakere seçeneği terk edilmektedir. Ve ihtilaf yaşayan halkı Müslüman devletler, hemen diğerine karşı ya Amerika’yı ya da Rusya’yı tercih etmektedir. Diğer taraf da yine aynı şekilde ya Amerika’nın ya da Rusya’nın kapısını çalmaktadır. Tam bir utanç ve zillet olan bu siyasetin de elbette bir bedeli olmaktadır. Amerika ve Rusya, destek talebine cevap verirken ya da cevap verir gibi gözükürken, aynı zamanda bu ülkelere ağır bir fatura çıkarmaktadır. Bu faturanın bedeli; talan edilen kaynaklarımız, kaybettiğimiz canlar, harap olan kadim şehirlerimiz ve her şeyden önemlisi birlikte yaşama iradesinin ortadan kalkmasıdır.
Şu an yaşamış olduğumuz felaket tam da budur. Ne Amerika ne de Rusya dosttur. Ne doğu ne de batı emperyalizmi bizim için yol haritası belirleyemez.
Amerika ve Rusya’ya sırtını yaslayanlar er ya da geç, bundan nedamet duyacaklardır. Türkiye, Suriye sahasında ABD’ye dayanarak bir politika oluşturdu. NATO üyesi olmanın verdiği güven ile hareket etti. Suriye’nin parçalanmasının kaçınılmaz olduğu ve ABD ile aynı paralelde politika yaparsa, Turgut Özal’ın tabiri ile “bir koyup üç alacağını” düşündü. Kimisi, Amerika’nın gazı ile ikindi namazını Şam’da Emevi Camisi’nde kılacaklarını ifade etti. Daha günün başında Amerika’nın oyalaması ve ihaneti geldi. Akabinde Rusya’ya yönelen Türkiye yine benzer bir ihanet ile karşılaştı ve neredeyse savaşın eşiğine geldik. Şu an yine ABD ile temaslar sıklaşmaya başladı. Sonucu beraber göreceğiz. Günün sonunda Türkiye’nin kârlı çıkacağını söylemek biraz zordur.
İdlip üzerinden Türkiye’ye kefen biçilmek istenmektedir. ABD ve Rusya’nın İdlip üzerinde çok farklı hesapları vardır. Türkiye, adım adım bu zemine sürüklenmek istenmektedir. Bu senaryoda, İdlip’te Pkk/PYD’ye de rol verilebilir. Denklem görünenden çok daha karmaşık bir şekle evrilebilir. Süreçle eşzamanlı olarak Türkiye içerden de karıştırılabilir.
Ve nihayetinde günün sonunda, ABD ve özellikle de Rusya istediğini alırken, bu sürecin yükü ve faturası, bölge ülkelerine kalabilir. Uzun vadede hiçbir bölge ülkesi kazançlı çıkmayacaktır. Rusya’nın kazancını kendi kazancı sayan İran da buna dâhildir.
Çok çetrefilli hesap ve stratejiler içine girmek ve konjonktür adına her şeyi meşrulaştırmak yerine, Allah’ın ayetlerine kulak verin:
Kâfirden asla ve asla dost olmaz.