Çin’den dünyaya yayılan ölümcül virüs, tüm dünyayı tehdit ediyor. Küreselleşmenin etkisiyle bu ölümcül virüs kıtaları dolaşıyor. Çinli yetkililerden açıklanan resmi rakamlar doğru kabul edilse bile olayın korkunç boyutlara vardığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Ama karantina altına alınan Wuhan şehrinden ve Çin’in diğer bazı şehirlerinden dünyaya gönderilen el altından mesajlar, bu hastalığın sadece Çin’i değil, tüm insanlığı tehdit eden boyutlara vardığını göstermektedir. Bu da bu virüs hususunda tüm insanlığın seferber olması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Wuhan şehri merkez olmak üzere birçok şehir karantinaya alınmasına rağmen, bu sorun Çin devleti için ulusal bir sorun olduğu gibi, asrımızın en büyük felaketine dönüşme potansiyeline sahiptir. Bu mesele resmi açıklamalarla geçiştirilemeyecek kadar ciddidir. Birçok ülkede yayılan virüsün, maalesef ülkemize kadar ulaştığına dair haberler gelmektedir. Aksaray’da bir düzine Çinli işçinin aynı hastalık şüphesi ile karantinaya alındığı haberi geldi. Gereken tedbirler alınmaz ise, bu günlerde ulusal bir kriz düzeyinde ele alınan depremden daha vahim ve yıkıcı bir tablo ile karşılaşabiliriz.

Gelelim bu virüsün nedenlerine…

Bu hastalığın nasıl ortaya çıkıp yaygınlaştığı hakkında farklı görüşler ortaya atılmaktadır. Kahir ekseriyetle, bu sorunun yarasalarla beslenen bir yılan türünden ve yarasalardan kaynaklandığı fikri ortaya atılmaktadır. Çinlilerin meşhur bir sözü vardır:

“Sırtı gökyüzüne bakan her şeyi yeriz.” Tabi sırtı gökyüzüne bakan her şeyi yedikleri zaman da işte böylesi felaketler ortaya çıkmaktadır. Allah Azze ve Celle’nin insan için koymuş olduğu helal ve haram sınırının maslahat eksenli bir hikmeti vardır. Eğer bir şey haram kılınmış ise mutlaka orada bir hikmet vardır ve o haramdan uzak durmak gerekir. Allah’ın haramlarına yaklaşmamak imtihan gereği olduğu gibi aynı zamanda bu meselenin fertler ve bireyler açısından maslahat boyutu vardır.

Allah’ın şeriatı, akledenler için hayat kaynağıdır. Tüm insanlığın Allah’ın emir ve yasakları üzerinde yeniden düşünmesi, insanlık maslahatınadır.

Diğer bir açıdan bu hadise ele alındığı zaman, bu virüsün laboratuvar ortamında üretilen bir virüs olduğu ve bu hadisenin bir biyolojik saldırı olduğu ifade edilmektedir. Günümüzde savaş konusunda ahlak ve sınırın tanınmadığı bir zeminde, savaş ahlakı ve insanlığın geleceği kaygısı önemini yitirmiştir. Bu itibarla, her türlü kirli savaş yönteminin meşru görüldüğü bir zeminde, bu görüş komplo teorisi gibi görünse de yabana atılmamalıdır.

Gelelim en önemli ve can alıcı hususa…

Hiçbir zaman toplumlar ve düzenler zulümle abat olamaz. Allah, zalime mühlet verir ama aynı zamanda hesabı şiddetli ve çetindir. Komünist Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da büyük bir zulüm uygulamaktadır. Madden ve manen topyekûn uygulanan zulüm, bu asrımızın en dehşet verici hadiselerinden biridir. Çin’in siyasi, askeri ve ekonomik gücünden çekinen dünya, bu dehşet verici hadise karşısında sessiz kalmaktadır. Bir Müslüman toplumun İslam’dan uzaklaştırılması için en vahşi yöntemler uygulanmaktadır. Çin, bu zulmün dışarıya sızmasını engellemektedir. Buna rağmen, bize ulaşan ve devede kulak bile sayılmayacak haberler bile dehşet vericidir. Artık olayların gerçek boyutunu siz düşünün. Bu şekilde Doğu Türkistanlıların İslam’dan uzaklaştırılması için bir proje yürütülmektedir.

Ama zalimler bilmiyorlar ki, her takdirin üzerinde olan bir takdir ve her kararı iskat eden, gökten gelen bir karar vardır. Mazlumun sığınacak yegâne mercii Allah’tır. Mazlumun feryadı ve duasıyla, Kahhar olan Allah arasında tüm perdeler kaldırılmıştır. Mazlumların feryadı, Aziz ve Celil olan Allah’ın dergâh-ı izzetine hemen ulaşmaktadır. Ve mazlumların sahibi Allah’tır. O ne güzel vekil ve yardımcıdır.

Korkarım ki; Allah’ın, Nemrutları deviren ve helak eden azabı, sadece zulmedenlerle sınırlı kalmasın, bu zulme sessiz kalanlara da erişsin. Çin’in zulmüne sessiz kalan insanlık da bu musibetten nasibini almaya hazır olsun. Böyle bir günde herkes dilsiz şeytan olduğuna yansın ve ibret alsın.