Afganistan, tarih boyunca mağrur ve mütekebbir işgalcilere ölüm tarlası olan bir coğrafyadır. Nice cihangir hükümdar ve komutanlar, birçok ülkeyi işgal ettikten sonra, geldikleri Afganistan’da büyük hezimetler yaşamışlardır. Bazı rivayetlere göre Büyük İskender de Asya seferinde birçok yeri ele geçirdikten sonra Afganistan’da ciddi sıkıntılarla karşılaşmıştır.

Afganistan direniş tecrübesi, İslam dünyasına ve insanlığa çok şey öğretmiştir. Aslında işgale uğramış ülkelerin topraklarını emperyalistlerden kurtarmak için verilmiş çok özgün bir tecrübe olduğunu söyleyebiliriz. Amerika ve Rusya’nın, Vietnam tecrübesini yaşadıkları ve hezimete uğradıkları ortak tek ülkedir Afganistan. İmkânsızlıklara rağmen, Rusya’ya karşı verilen destansı direniş zafer ile sonuçlandı ve dünya mazlumlarına ilham kaynağı oldu.

Amerika’nın Afganistan’ı işgalinden bu yana ABD yıllardır müttefikleri ile beraber, Afganistan’ın evlatlarına diz çöktüremedi. Her türlü imkânlarla katliama ve imha hareketine girişmesine rağmen, direnişi dize getiremedi. Tam tersine, direniş her geçen gün büyüdü ve ABD ve müttefiklerini Kabil’e ve çevresine hapsetti. Ezberler bozuldu ve dünya, bir kez daha yalınayaklıların, müstekbirlerin burunlarını nasıl yere sürttüğüne şahitlik etti. Birçoğunun ellerinde kalaşnikof ve ayaklarında sandalet olduğu halde, Amerikan komandolarının aslında kâğıttan birer kaplan olduğunu gösterdi. İman ve irade, bir kez daha zalimi hezimete uğrattı. Devasa kayıplardan sonra, şimdilerde ABD bu bataklıktan nasıl kurtulacağının hesaplarını yapıyor. ABD yenilmiş gözükmemek için “kuyruğunu tava sapı gibi dik tutmaya” çalışıyor. Şu anda yoğunlaştığı en önemli noktalardan birisi, tarihine yeni bir Vietnam yazdırmamaktır. Taliban ile müzakereler devam ediyor. Taliban, bir yandan müzakere masasında diplomasi ile Afganistan topraklarını emperyalistlerin pençelerinden kurtarmaya çalışırken diğer yandan sahada askeri faaliyetlerine devam ediyor. Müzakereler en zirve noktada iken bile sahadaki askeri faaliyetler askıya alınmıyor. Tam tersine, askeri hareketlilik daha da artıyor. Afganistan direnişi, ABD emperyalizminin stratejik kodlarını çözmüş görünüyor. Sahadaki başarısının yanı sıra sinir harbinde de çok başarılı olduğunu gösteriyor.

Müzakereler devam ederken, ABD ve müttefiklerini çekilmeye zorlamak için askeri operasyonlar yoğunlaştırılıyor. Çok ilginçtir ki, bu eylemler, müzakereleri sabote etme yerine, müzakere seçeneğini daha fazla gündeme getiriyor. Hatta bir gazeteci, Taliban sözcüsüne bu yönde bir soru sormuştu:

Eylemleriniz, devam eden barış görüşmelerine zarar vermiyor mu?

Taliban yetkilisinin cevabı mealen şöyle idi:

Hayır, tam tersine, bu eylemler bizi müzakerelerde daha güçlü kılmakta ve müzakere sürecini de sekteye uğratmamaktadır.

ABD psikolojisini çözen Taliban’ın destansı direnişinde aslında birçok ders vardır. Aslında bu tecrübe, Amerika başta olmak üzere küresel şer güçlere karşı nasıl bir strateji takip edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Gerilla savaşlarının, teknolojiye yenik düşmek üzere olduğu ve popülaritesini yavaş yavaş yitirmeye başladığı günümüzde, Afganistan’ın evlatları ezber bozmaya devam etmektedir. Dik duruşun ve prensipleri stratejiye dönüştürmenin ete kemiğe bürünmüş hali olan bu mücadele, bir milletin küllerinden yeniden nasıl doğduğunun resmidir. Bu mücadele, yalın ayaklıların, dünya emperyalizmi karşısında doğrulduğu zaman, emperyalizmin hezimetinin mukadder olduğunun hikâyesidir. Daha önce Rusya’nın ve onun temsil ettiği komünizmin kâğıttan kaplan olduğunu gösteren Afgan direnişi, bu gün de Amerika’nın ve onun temsil ettiği Kapitalizm’in kâğıttan kaplan olduğunu göstermektedir.