Mısır`da, firavunlar atalarının izinde gidiyor. Mahrumların ve ezilmişlerin taleplerine kulak tıkayıp; sosyal, siyasal ve her türlü hak gaspını, hak olarak görme alışkanlıklarını devam ettiriyorlar. Her dönemde olduğu gibi, zamanımızda da mazlumların ve mahrumların kanları ve kemikleri ile inşa ettikleri sömürü düzenlerini ne pahasına olursa olsun korumak istiyorlar. Genlerinde saklı olan tağuti duygular, bir kez daha tebarüz ediyor.
Mustaz`af kesimleri söz sahibi olarak görmedikleri için, yükselen toplumsal talepleri bastırmak için her şeyi göze alıyorlar. Çünkü firavunî ve tağutî anlayışta, egemenler dışında halkın taleplerinin fazlaca bir önemi yoktur. Önemli olan zulüm piramitlerinin inşa edilmesi ve bu zulüm piramitlerinin bekasının temin edilmesidir. Ne kadar kölenin(!) feda olduğunun pek bir önemi yoktur. Çünkü köleler, efendilerine kurban olmak için varlar ve hak talepleri gibi bir hakları olamaz. Hele ki bir de hak talepleri, köle İzaura gibi mâhkum edilen İslami kesimin önderliğinde seslendiriliyorsa, o zaman firavunların işte buna hiç tahammülleri yoktur. İnşa edilen piramitlerin bekası için milyonlarca kölenin(!) kanının akmasının bir ehemmiyeti yoktur onların nazarında.
Ortadoğu`da ve Kuzey Afrika`da başlayan değişim rüzgarı, tüm diktatörler gibi, Mısır firavununu da tedirgin etti. Alınmak istenen önlemler netice vermeyince ezilmiş kitlelerin öfkesini dizginlemek için bir takım ara formüller ortaya atıldı. Bütün stratejilerini, biyolojik ömrünü de tamamlamaya yaklaşan kanser hastası Mübarek`in gözden çıkarılması ve statükonun ise korunması üzerine inşa ettiler.
Mısır halkı kendi iradesi ile başbaşa bırakılınca siyasi iradesinin rengini açıkça belli etti. Bunu beklemeyen zalimler, çeşitli ayak oyunlarına başvurmaya başladılar. Hem meclis seçimlerinde, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunu açıkça gördük. Mısır`da, ordu; ülkeyi kendi malı olarak gördüğünden dolayı, yönetimi, İhvan`ın net zaferlerine rağmen kimseye devretmeye niyetli değil. Oysa ihvan, Tahrir ruhunu bazen pas geçip zeytin dalı uzattığı halde asker iktidarı pek kimse ile paylaşmaya niyetli değil. Devlet içinde, statükodan yana olan ve imtiyazlarını kaybetmek istemeyen Yüksek Mahkeme gibi kurumların yardımı ile halkın taleplerinin önüne geçilmek isteniyor. Mısır`da oligarşik yapının üst tepe aktörlerinden olan ordu, kolay kolay imtiyazlarını elden bırakmayacaktır. Hele ki iktidarın alternatifsiz taliplisi siyasi İslami yapılarsa…
Mısır`da bir değişimin analizi yapıldığında; mutlaka dış güçleri, onların yerli uzantıları olan çıkar gruplarını ve değişime direnmeyi vazife olarak kabul etmiş olan statükonun bekçilerini hesaba katmak lazım.
Ordu, siyasal ve sosyal mühendisliği bir kenara bırakmamaya kararlı. Ama aynı zamanda halk ise, artık toplum mühendislerini ve firavunun artıklarını istemiyor. Ve bedel ödeme noktasında her zamankinden daha kararlılar.
Gelinen noktada aslında Mısır`da gerçek anlamda bir devrimin gerçekleşmemiş olduğu, sadece devrime kapı aralanmış olduğu bir kez daha görüldü. İslam Alemi`ndeki hareketlenmeyi dört başı mamur bir devrim olarak görenler, bir kez daha yanıldıklarını anladılar.
Mısır`da statükonun en tepesindeki zalim koltuğundan olsa da, statükonun diğer öğeleri, hala hayatın her alanda varlığını hissettiriyor. Birçok kurum ve kuruluşun kapısından devrimin rüzgarı hala içeriye bile girememiş. Mısır ordusunun generallerinin ABD çavuşları gibi davrandıkları sır değil. Halk hareketleri ilk başladığı zaman, hemen soluğu ABD`de aldılar ve aldıkları talimatları uyguladılar. Halk hareketlerini mecrasından saptırmak ve Mübarek`i feda etmekle devrim defteri kapatmak isteyen ABD`nin yönlendirmesi ile ordu, nispeten küçük bir bedel ödeyerek bu badireyi atlatmak istedi.
Gelinen noktada topyekûn değişim taleplerinin temsilcilerinin halk tarafından iktidara taşınması ile demokrasiye saygıdan dem vuran ordu, gerçek yüzünü gösterdi. Cumhurbaşkanı seçimleri esnasında daha sonuçlar açıklanmadan, Muhammed Mursi`nin kazanacağı belli olunca gece yarısı adeta gayri resmi bir darbe yaptı. Çıkardığı yasayı, resmi gazetede yayınlatarak cumhurbaşkanına, söz verdikleri gibi yetkileri teslim etmeyeceklerini açıkladılar. Dahası ipleri ellerinden kaçırmamak için bir dizi kanun daha çıkardılar.
Devlet imkânlarını elinde tutan müesses nizamın temsilcisi ordu, gerektiği anda imkânları kullanarak istediği gibi at koşturmaya çalışmaktadır. Diktatörlüğün olmadığı, halkın seçtiği bir yönetimin işlemeye başladığı görüntüsünün perde arkasında, ustaca manevralarla yönetimi eline alabileceğini gösterdi.
Yüksek mahkeme de Adalet ve Özgürlük Partisi`nin hakim olduğu mecliste seçilmiş milletvekillerin üçte birinin milletvekilliklerini düşürdü. Meclisi tartışmalı bir konuma düşürerek yeniden seçimlerin yapılması gerektiğinin açıkladılar. İhvan`ın tansiyonu düşürmeye çalışan yaklaşımına rağmen statükonun bekçilerinden her geçen gün kabul edilemez yeni hamleler gelmeye devam ediyor. Diğer yandan statükonun temsilcileri devrim kazanımlarını sıfırlamak ve seçimleri geçersiz kılmak için darbeye zemin hazırlamaya çalışıyorlar.
Yani Mısır`ı zor günler bekliyor ve asıl her şey yeni yeni başlıyor.
Mısır ordusunun bu kabul edilemez adımları, değişimin mecrasından saptırılmasını kabul etmeyen halk tarafından hemen şiddetle protesto edildi.
Yüzbinlerce Mısırlı, Askeri Konsey`i protesto etmek için başkent Kahire ve İskenderiye`de toplandı. Göstericiler, Askeri Konsey`in geçici Anayasaya eklediği maddeleri iptal etmesi, Meclis`in feshedilme kararını kaldırması ve İçişleri Bakanlığı tarafından seçimlerden önce yayınlanan bir bildiriyle askere sivilleri tutuklama hakkı veren kararı iptal etmesini istiyor. Ülkedeki farklı siyasi partiler, değişim hareketleri ve sendikalar mitinge destek veriyor. Göstericiler, Yüksek Seçim Kurulu`nun sonuçları bir an önce açıklaması talebinde de bulunuyor.
İslam Alemi`nin önemli figürlerinden birisi olan Mısırdaki bu gelişmelerin İslam dünyasında önemli sonuçları olacaktır. Ve devrimin kazanımlarının heba olmaması için, Mısır`ın Müslüman halkı, bir kez daha firavunlara kararlılıklarını devrimci bir ruh ile göstermek durumundadırlar.