Filistinliler, 30 Mart'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'nin sınırda "Büyük Dönüş Yürüyüşü" adıyla barışçıl protesto eylemler düzenliyor. İşgalci israil askerleri, "sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006'dan beri Gazze'ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını" talep eden sivillerin üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor. İşgalci israil askerlerinin 30 Mart'tan bu yana devam eden barışçıl gösterilere müdahalesinde 200'den fazla Filistinli şehit oldu.

Filistinli Müslümanlar, Siyonist vahşete karşı adeta tek başlarına mücadele etmektedir. Bir avuç cesur yürek, İslam ümmetinin yükünü omuzlamakta ve direniş cephesini ayakta tutmaktadır. Küresel şer güçler, işgal sürecinde Siyonistlere tam destek sunarken, İslam ümmeti ise her geçen gün ağırlaşan ve tahammül edilemez olan işgali görmemezlikten gelmektedir. Bazen Arap Birliği, “dostlar pazarda görsünler” kabilinden toplansalar da toplantı sonrası her şey unutulmaktadır. Bunu bilen İsrail ve destekçileri, burada yapılan çağrıları ve alınan kararları kaale almamaktadır. İsrail, işgal politikalarını her geçen gün daha ileri götürdüğü halde, İslam ümmetinin Filistin davası konusundaki duyarlılığı her geçen gün azalmaktadır.

Arap Birliği'nin Filistin ve Arap Toprakları Birimi tarafından hazırlanan bir raporda, israil'in; Yahudi yerleşimlerine, gerek maddi gerekse Filistin topraklarını müsadere edip yeni yerleşim birimleri kurarak verdiği destek incelendi.

Raporda, ABD'nin teşviki ve uluslararası camianın yapılanların hesabını sormaması nedeniyle yerleşim faaliyetlerinin hızla ve Batı Şeria'nın tamamını kapsayacak şekilde genişlediği uyarısı yapıldı.

Raporda; işgal rejimi, Filistin topraklarını müsadere edip yerleşim birimi inşaatlarını yasalaştırarak uluslararası hukuku çiğnemekle suçlandı.

İsrail'in apartheid politikasıyla sistematik olarak Yahudilere toprak tahsis ettiğinin belirtildiği raporda, Doğu Kudüs'e 1,24 milyar dolarlık yatırım yapıldığı, burada Araplarla Yahudilerin nüfusu eşit olmasına rağmen bu yatırımların yüzde 87'sinin Yahudi, yüzde 13'ünün Filistin mahallelerine kanalize edildiği aktarıldı.

 Yahudi yerleşimlerin genişletilmesi, Ortadoğu barış süreci önündeki en büyük engellerden birini teşkil ediyor. İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, israil'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve Yahudi yerleşim birimleri inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu. israil'in 1967'den bu yana işgal altında tuttuğu Batı Şeria'da 131, Doğu Kudüs'te 10, Batı Şeria'nın tepelerinde ise 116 yerleşim birimi kurduğu ifade ediliyor. Batı Şeria'daki yerleşim birimlerinde 500 bin ve Doğu Kudüs'te 220 bin yerleşimcinin ikamet ettiği, israil'in Batı Şeria'daki yerleşimcilerin sayısını kısa sürede 1 milyona çıkarmayı hedeflediği belirtiliyor.

Sadece bu kadar… Yani rapor yayınlama, tespitte bulunma ve bu tespite istinaden yapılan çağrılarla bu iş kapatılmaktadır. Halbuki işgalin geldiği vahim boyutlara bakılacak olursa, söz konusu eylemler tarihe ve onlarca yıl öncesine ait eylemlerdir.

Bu rapor sonrası işgali önleyici büyük ve güçlü bir sürecin başlatılması gerekirken, sahada herhangi bir icraat göremiyoruz. Tespitler, işgalin ne denli vahim boyutlara vardığını açıkça göstermektedir. Ama tespitler sonrası topyekûn harekete geçmek yerine; herkes, birilerine çağrı yapmayı alışkanlık haline getirmiştir. Herkes, çağrı yapmayı bir ödev olarak görürken; ayağa kalmaya gelince kendisi dışında başkalarını harekete geçmekle mükellef görmektedir.

Özellikle Yahudi milli devleti ve Amerika büyükelçiliğinin Kudüs`e taşınması sonrası tarihi bir dönemeçte olduğumuzu bilmemiz lazım. Belki de birkaç yıl sonra geri dönülmez bir noktaya gelebiliriz. Artık Kudüs ve Filistin konusunda yol ayrımına geldiğimizi idrak etmemiz lazım.

Büyük Dönüş Eylemleri ile beraber, İsrail işgal politikaları konusunda vites yükseltmiştir. Her cuma günü birçok genç insanımız Siyonistlerin kurşunlarıyla şehit olmaktadır. Filistinli Müslümanlar, her cuma günü İslam ümmetinin ölü bedenine, kanları ve canları ile ruh olmaya çalışmaktadır. İslam ümmetinin karanlık ufkuna ve insanlığın karanlık vicdanına bir ışık olmak için kendilerini feda etmektedir.

Maalesef 200`den fazla kan çiçeğimiz toprağa düştüğü ve kanı ile İslam ümmeti ve insanlığa meşale olmaya çalıştığı halde, Müslümanlar ve insanlık körlük ve sağırlık konusunda ısrar etmektedir.

Ey Müslümanlar, ruhlarını ve bedenlerini bu ümmete yakıt ve katık yapan gençlerimize bakın ve kendinizden utanın.

Biz hala toprağın üzerinde niye dolaşıyoruz, diye kendinize sorun.