Ortaya çıkan yeni gelişmeler ve basına yansıyan bilgilere bakıldığı zaman, ABD istihbaratının başından beri Cemal Kaşıkçı olayından haberdar olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD`dek başvurusu üzerine Türkiye`ye yönlendirilen Kaşıkçı`nın Türkiye`ye yönlendirilmesi hadisesinden ABD istihbaratı haberdar idi; ama hiçbir şeye karışmadı. Çünkü süreç boyunca olayı takip eden ABD, Kaşıkçı`nın kaçırılması veya öldürülmesi üzerinden rant elde edecekti. ABD bu olaydan haberdar olduğu halde Kaşıkçı`yı bilgilendirmedi. O halde bu olayın sorumlularından birisi de (sadece bu gerekçe ile de olsa ) ABD`dir. Suudi Arabistan böylesine bir operasyonu Amerika`da yapamazdı. Kaşıkçı`nın etkisiz hale getirilmesi için en uygun yer olarak Türkiye seçildi. ABD istihbaratının bundan haberi olduğu gibi, belki de operasyonun kurgulanması aşamasında da içerideki Truva atları üzerinden sürece dahil olmuştur. Neticede Ortadoğu`nun liderliği havasına sokulan Prens Muhammed bin Selman`ın talimatıyla bu ahmakça operasyon gerçekleşmiştir.

Baştan beri olaydan haberi olduğunu ve dinleme yaptığını gizlemeyen FBI, Kaşıkçı`yı korumadığı gibi, şu an da soruşturma sürecine müdahil olmak istemektedir.

Suudi Arabistan yönetiminin Kaşıkçı'yı tutuklamaya yönelik önceden yaptığı planlara dair ABD'nin elde ettiği istihbaratlar, Trump yönetiminin Cemal Kaşıkçı'yı tehlikede olduğu konusunda uyarmadığı anlaşılmaktadır. ABD'de 2015'te imzalanan bir yönergeye göre, istihbarat ajanslarının kaçırılma, ciddi bir şekilde yaralanma ya da öldürülme tehlikesi bulunan kişileri uyarma yükümlülüğü var. Bu zorunluluk için söz konusu kişinin ABD vatandaşı olması şartı bulunmuyor.

Adının açıklanmasını istemeyen eski bir ABD istihbaratı yetkilisi, "Kaşıkçı'nın yakalanması, tutuklanması olarak yorumlanmış ve bu nedenle uyarı zorunluluğu doğmamış olabilir ama söz konusu dinlemelerde şiddet içeren eylemler planlanmışsa evet, Kaşıkçı uyarılmalıydı." değerlendirmesinde bulundu. Uyarı sürecinden sorumlu olan Ulusal İstihbarat Direktörü Ofisi, Kaşıkçı ile bu konuda iletişime geçilip geçilmediği konusunda yorum yapmadı. Eldeki veriler ve ortadaki neticeye göre Kaşıkçı`nın uyarılmadığı bir gerçektir.

FBI`ın soruşturma sürecine müdahil olması, Suudi Arabistan açısından iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Bu süreçte ABD, Suudi Arabistan`dan büyük tavizler koparmaya çalışacaktır. Eğer ABD istediklerini alabilirse, FBI gelip sözde bir soruşturma yapıp Suudi Arabistan`ı aklayacaktır. Yok eğer ABD`nin istekleri karşılanmaz ise FBI bu süreci ve Kaçıkçı`nın etkisiz hale getirilmesi hadisesini, dünya basınına servis edecek ve Muhammed bin Selman`ı uluslararası toplumun önüne atacaktır. Böylelikle Muhhamed bin Selman derin hipnozdan ve tatlı Ortadoğu liderliği uykusundan uyanacaktır. Bu aşamada yine kurtarıcı rolü ile devreye girecek olan ABD bu sefer daha büyük tavizler isteyecektir. Küçük Prens ya çok büyük anlaşmalarla paçayı kurtaracak ya da uluslararası ceza mahkemesine çıkarma seçeneği dahil olmak üzere, Suudi hanedanının diğer kanadı ile anlaşılıp Kral, tarihin çöplüğüne gömülecektir. Bu gün Muhammed bin Selman`a yapılanlar, zamanında Saddam Hüseyin`e yapıldı. Saddam Hüseyin Arapların lideri olduğuna inandırıldı ve Ortadoğu`daki birçok projenin uygulayıcısı oldu. Hatta Saddam`ın sonunun başlangıcı olan Kuveyt`in işgali ABD`nin göz yumması ve hatta bazı rivayetlere göre teşviki ile gerçekleşmiştir. Ama Kuveyt`in işgali Saddam`ın sonunun başlangıcı oldu. Küçük Prens, Ortadoğu`nun gerçeklerine göre siyaset yapmak yerine tozpembe dünyasında tüm Arapların lideri hülyalarını yaşamaktadır. Bu süreçte ABD bir yandan onu desteklerken diğer yandan kabaran günah defterini büyük bir itina ile tutmaktadır. Ve zamanı gelince ve “Küçük Enişte”, sadakatinde bir gevşeklik gösterirse; bu kayıtlar, “Küçük Enişte”nin defterini dürmek için kullanılacaktır.

Bu hadisenin Türkiye`ye bakan boyutunun yanı sıra ele alınabilecek birçok yönü vardır. Biz, olayın farklı bir boyutuna dikkat çekmek istedik.

Muhammed bin Selman`ın iktidarı ile beraber, içerideki muhaliflerin yanı sıra dışardaki muhaliflere yönelik bir operasyon süreci başladı ve muhalifler birer birer kaybolmaya başladı. Elbette bu operasyonlara destek veya sessizlik karşılığında küresel şer güçlere bir diyet ödenmiştir. Eğer bu destek devam ederse önümüzdeki süreçte buna benzer pervasız operasyonlara, infazlara ve kaçırmalara şahit olabiliriz.