Şimdiye kadar Türiye`nin güvenliğini umursamayan ve hatta Türkiye`ye karşı gelişen küresel ve bölgesel komploların merkezindeki NATO, her nedense birdenbire Türkiye`nin Güney sınırlarından gelen tehdidi hatırlayıverdi. Hatırlama bir yana, bunu resmen deklere etti. Acaba neden? "Ne bayram, ne seyran" kabilinden bir çıkış ile bir anda dikkatleri üzerine çekti.
Türkiye'nin güney sınırında neler olduğuna bakılırsa, NATO'nun bu hamlesinin anlamı daha iyi anlaşılacaktır.
Şimdiye kadarki gözlemlerimize göre (Bosna Hersek, Kosova örneklerinde olduğu gibi); bir yerdeki gelişmeler, küresel şer güçlerin kontrolünden çıkacak olursa veya işbirlikçi yerel dinamikler arzu edilen denklemi oluşturamaz ise, yasal ve insani argümanlarla sürece müdahil olmak suretiyle süreç konrol altına alınmaya çalışılır. Kosova'da ve Bosna'da ibre Müslümanların lehine dönünce ve özellikle Bosna'da bir İslam devleti kurulması ihtimali belirince NATO devreye girdi. Sözde, Boşnakları korumak için yapılan operasyonlar, aslında Boşnakların nihai hedeflerine ulaşmasını engelleme amaçlı idi. Yani kullanılan maske başka, amaç başka idi. Buna benzer birçok örnek vardır.
IŞİD'in etkinliğinin büyük ölçüde zayıflaması ve muhalif grupların da askeri kabiliyet açısından zayıflaması ve alan olarak sınırlı bölgelere sıkışması üzerine, Amerika'nın Suriye'de kalıcılığı için yeni bir söyleme ihtiyaç duyulmaktadır. Yine süreç içerisinde Rusya'nın güçlenmesi ve Rusya ve Türkiye arasında sıkı bir çalışma ve yanı sıra İran ile eşgüdüm, ABD'yi kara kara düşündürmeye başladı. ABD'nin partneri YPG'nin büyük hezimeti ABD'yi çıkmaza soktu. Ve şu an ABD için en önemli problem, Suriye'de İran'ın etkinlik alanıdır. ABD ve müttefikleri bunu büyük bir problem olarak algılamaktadır. Belki de Lübnan'da İran'ın hakimiyet sahalarının oluşmasının bir benzeri kabilinden, Suriye'de de hakimiyet sahalarının oluşmasından yana endişe etmektedir.
Öncelikle ABD'nin hesaplarını zora sokan ülkelere dönük özel politikaların yanı sıra, oluşan yeni denklemi çözmek için yeni bir konsept ortaya konulmaktadır. Türkiye`yi tekrar NATO'nun şefkatli(!) kolları arasına almak ve kollamak bunun bir parçasıdır. Türkiye'nin güney sınırındaki tehdit kullanılarak, İran ve Türkiye arasına bir bariyer konulmak istenmektedir. Yerleşik bir denge, ABD lehine bozulmak istenmektedir.
NATO'nun, ayının kış uykusundan uyanmasını andıran bu gözyaşartıcı hassasiyeti(!), İran'ı hedef almaktadır. Yine Türkiye'nin dengeler politikası çerçevesinde sahadaki başarısı, küresel şer güçleri ciddi bir endişeye sevk etmektedir. Kontrolden çıkan yeni dengeler iyice kurulmadan, kurtlar için kuzu postunu giyme zamanı gelmiştir. Yapılmak istenen budur. Bir yandan petrol ambargosu hamlesi ile İran zora sokulmak istenirken diğer yandan Suriye'de İran'ın etkinliği bitirilmek istenmektedir. Bunun için ileriki zamanlarda NATO marifeti ile Rusya'ya dostluk eli uzatılıp Beşşar Esed'in istenilmeyen adam pozisyonundan çıkarılması uzak bir ihtimal değildir. İran'ı devre dışı bırakma adına Rusya'nın yanı sıra Beşşar Esad ile yepyeni bir sayfa açılabilir. Bölgesel meselelerde tek bir bölge ülkesi hedef alınıyor gibi görünse de aslında yapılan hamle tüm bölge üklerinini hedef almaktadır. Bu yüzden bölgeye yönelik küresel komplolara karşı (bazı konularda anlaşmazlıklar içinde olsalar bile) bölge ülkeleri ortak tavır ortaya koymalıdır.