Geçen hafta katliam olarak da nitelendirilebilecek trafik kazaları sebebiyle bir günde Mardin ve Gaziantep’te iki büyük acı yaşadık. Bu kazaları Rize ve Afyonkarahisar’daki kazalar izledi.

Uzun zamandır gündemimizi pek işgal etmeyen trafik kazaları bir kez daha ülke olarak konuştuğumuz bir numaralı gündemimiz haline geldi. Bu kazalar sanırım benim gibi yaşı tutanları 25-30 yıl öncesine götürmüştür. Eskiden neredeyse trafik kazalarının yaşanmadığı gün yoktu. Kazalara davetiye çıkaran yollar dar ve bakımsızdı. İki araç yan yana geçtiğinde şoför iki eliyle direksiyonu tutup güvenli geçebilmek için yolda arabayla adeta nişan tutuyordu.  Bizim neslimizden “Hatalı sollama” “Katliam gibi kaza” kelimelerinin defalarca kulaklarına çalınmadığı kimse neredeyse yoktur. O zamanlar bir arkadaşım bir gün bana şöyle demişti: “İnan ki yollara çıkmaya korkar olmuşum. Yola çıktığımda bildiğim bütün duaları okuyorum”

O günleri düşündüğümüzde hemen hemen her gün gündem maddelerimizden olan can ve mal kaybına sebebiyet veren trafik kazaları kabuk bağlamayan yaralarımızdandı. Öyle ki rahmetli babam da trafik kazasında iki ayağından sakatlanmış, aylarca yatağa mahkûm olmuştu. Son kazalar adeta kabuk bağlayan yaralarımızın kabuğunu kaldırmakla kalmadı adeta yaralarımızı deşti. 

Yollar, artan nüfusla beraber sayıları artan araç ne yazık ki bize tabiatın akışı gereği bize bu acıları yaşatacaktır. Şu var ki bu acıları azaltmak da bizim elimizde. Tedbirli olmak, aşırı hızdan kaçınmak ve sair trafik kurallarına uyarak bir nebze de olsa güvenli bir yolculuk yapmak ocaklarımıza ateş düşürmemek de bizim elimizde.

Bahsi geçen Gaziantep ve Mardin’deki trafik kazalarında en çok konuştuğumuz konulardan bir tanesi de ihmalkarlık idi. Almanya’da ikamet eden şoför bir arkadaşım bu kaza ile ilgili ihmalkarlık noktasında şunları söylemişti: “Bizde böyle bir kaza olduğunda ikinci bir kazanın olmaması için trafik polisi kazanın durumuna göre ya yolu kapatır ya da bir kilometre uzaklıkta polis arabası durup mavi ışığını yakar, gelen sürücüyü uyarır. Bir ışıklı tabela ile de ilerde bir kazanın olduğunu belirtir” diyerek bir ihmalkarlığa vurgu yapmıştı.

Trafiğin kral cümlelerinden “Uyulan her trafik kuralının bir nedeni, uyulmayanın da bir bedeli vardır” sözünü bir kez daha hatırlatırken, ihmalin olduğu alanlarda, arazilerde, yollarda ve her yerde acıların bittiğini yeşerdiğini de belirtmek gerekir. “İhmal edilmiş bir çivinin bir nalı, bir nalın bir atı, bir atın bir komutanı, bir komutanın bir orduyu, bir ordunun bir ülkeyi götürdüğünü” de biliyoruz. Her zaman ihmalkarlığın kötü sonuçları vardı…

Böyle kazaların bir daha yaşanmaması için bu olayın derinlemesine incelenmesi gerekmektedir. Genel olarak bu kazalara bakıldığında ihmalkarlık noktasında kafalarda soru işaretleri bırakmaktadır. Bu derin incelemenin bu sorulara cevap vermesi gerekmektedir.

Asıl değinmek istediğim noktalardan bir tanesi de arkadaşımın “Yollara çıkmaya korkar olmuşum” cümlesidir. Ölüm bizi sadece yollarda buluyor anlamına gelebilecek bir söz. Oysaki ölüm bizi sadece yollarda bulmaz. Ölümün soğuk nefesi her zaman ensemizdedir. Ne yazık ki dünya meşguliyetleri bizi hissizleştirdiğinden hissetmiyoruz. Gözümüze perde indiğinden görmüyoruz.

Bir kez daha hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar, ailelerine taziyelerimi iletiyor, sabr-ı cemil diliyorum. Allah’tan bizlere de olaylara bakarken ibret nazarı nasip etmesini diliyorum.