Geçen hafta Batman Aksa FM’de Yerel Basın programında Abdurrahman Ekinci’nin “Vali Olsaydım Neler Yapardım” başlıklı makalesini okudum. Okuduktan sonra “Ben de vali olsaydım” diye başlayarak onun yazısını yorumladım.

Sonra da ben de yorumlarımı yazıya dökme, bir köşeye yazı yapma arzusu doğdu. Şöyle ki:

Evet, ben de vali olsaydım; klasik “Şehri yöneten kişi” tanımını bir kenara bırakarak sözlüklere bir kez daha bakar, vali kelimesinin ne anlama geldiğine bakardım. Vali kelimesinin “Birçok şeye en yakın” anlamına geldiğini öğrendikten sonra başta halk olmak üzere birçok şeye yakın olmaya çalışırdım.

Vali olsaydım; vali kelimesinin Allah’ın bir sıfatı da olduğunu ve yardım eden, destek veren, işleri düzenleyen anlamına geldiğini öğrendikten sonra, yardım edilmesi gerekenlere yardım eder, destek alması gerekenlere destek olur, işleri bozuk olanların işlerini düzene koyardım.

Vali olsaydım; -Bu konuda kendime güvenmemekle beraber- kâğıt toplamayı da bir ihtimal deneyebilirdim. Yine halkın nabzını iyi ölçmek adına bir süreliğine makam aracını kullanmayı bir kenara bırakır bisiklete, ereboka sê tekeloya, (Üç tekerlekli araba) motosiklete, toplu taşıma araçlarına, şehir içi dolmuşlara binerdim.

Vali olsaydım; halkın duygu frekansını yakalamak için bir süreliğine vali kebabını yemeyi bırakır, daha önceleri ismi “Dar Hane Çorbası” olan tarhana çorbasından başlayarak yemek stilimi değiştirirdim. Menümü dar hanelilerin menüsüne uyarlardım.

Vali olsaydım; halkın teneffüs ettiği havayı teneffüs ederdim.  Bir ay boyunca bir gün aç, bir gün tok olmanın ne demek olduğunu haqqal yeqîyn anlamak için davudî orucu tutardım.

Vali olsaydım; sık sık tebdili kıyafet yapar, halkın arasına karışır, böyle bir şey yaptığımı babama bile söylemezdim.

Haccac-ı Zalim olarak bildiğimiz Emevi valisi bir gün tebdil-i kıyafet yaparak nabız yoklar. Bir adama rast gelir. Biraz yol aldıktan sonra adama vali Haccac’ın nasıl birisi olduğunu sorar. Haccac farkında olmadan kendisini tanımayan adamın damarına basmıştı. Haccac’a şöyle cevap verdi: “Allah’ın ve meleklerin laneti onun üzerine olsun.” Sarsıcı bu cevap üzerine Haccac ona: “Peki, benim kim olduğumu biliyor musun? Diye bir soru daha sordu. Adam “Hayır” cevabını verince Haccac: “Ben Haccac’ım.” Haccac’ın muhatabı adam zekâsını konuşturdu: “Peki, sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sordu. Haccac “Hayır” cevabını verince adam: “Ben falan kabileden falancanın kölesiyim. Ayda üç gün deliririm. Bugün en ağır günümdür”…

Bu muhteşem cevap üzerine Haccac güldü ve onu af etti. Hal bu iken, halkın hakkımda söylediklerini tolere ederdim.

Vali olsaydım; İslam tarihindeki Mu’az b. Cebel gibi seçkin valilerin biyografilerini okurdum.

Vali olsaydım; asgari ücretlilerin halini anlamak adına altı ay asgari ücret alır ve asgari ücretle geçinmeye çalışırdım.

Vali olsaydım asgari ücretlilerin çocuklarına kan testi yaptırır, vitamin değerlerini kontrol ederdim.

Vali olsaydım; meydanı hiç boş bırakmazdım çünkü meydan boş kalınca tilki vali olurdu.

Vali olsaydım; çevre düzenlemesi yapardım. Çevre düzenlemesi derken çevremdeki adamların düzenlemesini yapardım.

Vali olsaydım; çok güvendiğim bir ekibe ayda bir anket yaptırırdım. Bütün ihtiyarların, dulların, yetimlerin bana duacı olmalarını sağlardım.

Netice itibariyle vali değiliz ve teknik olarak da vali olmamız mümkün değildir. Gerçek anlamda vali olsaydık başımız dertten kurtulmazdı. Kim bilir belki de vali olsaydım, kendimi makamın cazibesine kaptırır millete kan kustururdum. Hayal dünyasında gezinmeyi bırakalım da vatandaş olarak kalalım ve vatandaşlığımızın gereğini yapalım.

Ya Cumhurbaşkanı olsaydım? Hayale de hudut çizilmiyor, Mihriban.