MEHMET AYDIN

Ramazan ayı boyunca çeşitli iftar ve sahur programları düzenleniyor.

Camilerde, salonlarda, dernek, vakıf ve özellikle ekranlarda birçok hocamız va’z-u nasihatlerde bulunuyor. Bu programlar değerlidir ve onlardan istifade etmemiz gerekir.

Ancak hocalarımız konuyu mutlaka Gazze'ye, Gazze’mize bağlamalıdırlar.

Zira ramazanı, Gazze üzerinden değerlendirmesek tam manasıyla anlamamış oluruz.

Birçok ayetin tefsirini, siyer tablolarını, nebilerin kıssalarından kesitleri üzerlerinde gördüğümüz bu kardeşlerimiz, bize orucu ve ramazanı da tam anlamıyla anlatıyorlar aslında.

Bu açıdan, Ey Ramazan ayında program yapan Kıymetli Hocalarımız!

Bu ay Gazze’yi gündemde tutsanız. Gazze’yi konuşsanız!

Mesela bu ay “Orucu neler bozar?” konusunu anlatırken zulüm karşısında susmanın da oruca zarar verdiğinden söz etseniz. Yeme, içme orucu bozduğu gibi bu kardeşlerimizin yaşadıklarını duymama, görmemenin de oruca etkisinden bahsetseniz.

Hakikaten Gazze'ye karşı susmak, orucu bozar mı? Bu soruya cevap verseniz.

Ya da orucumuzu ne ile açarız, hangisi daha faziletli; su mu, hurma mı?

Kardeşlerimizin ne içecek suyu ne de yiyecek yemekleri yokken bu konulara çok değinmeseniz. Lüks iftar sofralarını, en azından bu ay biraz kısıtlamamız gerektiği konusunda bizi uyarsanız.

Sofralarında yemek olmayan; ancak her sofradan bir şehid verilen bu kardeşlerimizi görmemiz gerektiğini biraz vurgulasanız.

Ya da sahurun vakti konusunda da çok teferruatlı anlatmasanız. Fecr-i sadık ile fecr-i kazibin, siyah ip ile beyaz ipin çok detaylarına inmeseniz.

Zira Gazze konusunda bile bazı kafalar daha net değil! Bazılarının duruş yerleri farklı, söyledikleri farklı. Hangi çizgide olduklarından, hangi çizgide olmaları gerektiğinden söz etseniz. İlla bir ipten konuşacaksanız; kimin ipi kimin elinde, bunu izah etseniz.

Yine bu yılki fitre miktarının hesabını çok yapmasanız.

Kardeşlerimize asgari ne kadar yardımcı olabiliriz?

Yardımcı olmanın yolları nelerdir?

Yapmamız gerekeni yapmasak vebali nedir? Biraz bunlara değinseniz.

Birazcık da eski ramazanlardan bahsetseniz. Davullu, manili, gölge oyunlu olanlardan değil elbette. Mesela Bedirlerin, Tebüklerin yapıldığı, Mekke'nin fethedildiği, birçok gazve ve seriyyenin yapıldığı ramazanlardan bahsetseniz bize. Efendimizden sonra da Kadisiyye Zaferi, Endülüs’ün Fethi, Safed Kalesi Zaferi, Ayn Calut Zaferi gibi zaferlerin hep ramazan ayında olduğunu hatırlatsanız.

Yani ramazan ayının taat ve ibadetin yanında; cihad ve zafer ayı olduğunu bilmemiz gerektiğini söyleseniz.

Oruç ve cihad kavramlarının birbirine çok yakın olduğunu; oruç ile nefis terbiye edilirken cihad ile küfür dize getirilir, biraz buralara değinseniz.

Kardeşlerimiz bütün imkansızlıklara rağmen oruçla birlikte cihad ederken, biz elimizdeki nimet ve imkanlara rağmen tembellik edersek bu olmaz, olmamalıdır nasihatini yapsanız.

Oruçlu olduğumuzda yorgunluk, bıkkınlık, isteksizlik halinin her tarafımızı kuşattığını ve bundan dolayı birçok hayırlı çalışmalardan geri kaldığımızı; bunun Allah(cc) yanında bir vebal, Gazzeli kardeşlerimize karşı büyük bir mahcubiyet olacağını dile getirseniz.

Dualarımızda hamd ve salavattan sonra,

“Ya Rabbi, Kardeşlerim! Ya Rabbi, Kardeşlerim! Onları muzaffer eyle, bizi de bu mübarek cihaddan hissedar eyle” dememiz gerektiğini, kendimizden önce dualarımızda kardeşlerimize yer vermemiz gerektiğinin dersini verseniz.