Ramazan sevincimizin Gazzeli kardeşlerimizin acısı ile buruklaştığı bir Ramazan Ayı’ndayız. Biraz da mahcubuz; önce Allah’a(c.c) karşı sonra yalnız bıraktığımız Kassam Mücahitleri’ne... Bir şekilde engelleri aşıp kardeşlerimizle aynı cephede omuz omuza zalimi vuramayışımıza mahcubuz.
Ramazan vesilesi ile artırdığımız namazlarımızda(kıyamlarımızda): “İyyake na’büdü ve iyyake nestain (Biz yalnız sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz)” dediğimiz esnada yüreğimizde oluşan yangın yüzümüzü kızarttığından… Halimiz nicedir.
“Hem Ramazan Ayı; Kur’an ayıdır” demişken meşhur bir olay hatıra gelir. Kur’an-ı Kerim’i hakkıyla okumanın ehemmiyetine dair Hafız Münâvî’den bize ulaşan bir olay vardır:
Hafızlığını yapan bir genç her gece Kur’an’ı hatmeder. Bundan dolayı da gündüzleri yorgun düşer. Gencin yorgun hâli hocasının gözüne ilişir. Hoca, gencin yorgun hâlinin sebebini arkadaşlarına sorar. Hocaya, gencin her gece Kur’an’ı hatmettiği söylenir. Hoca, genci huzuruna çağırır. “Bu gece karşında ben varmışım gibi Kur’an’ı oku” der. Genç, hocasının huzurunda olduğunu düşünüp dikkatli okuduğundan sadece Kur’an’ın yarısını okuduğunu söyler. Hocası, sırasıyla “Hz. Peygamber’in (s.a.v) ve Cebrail’in (a.s) huzurunda olduğunu düşünerek oku” tavsiyesinde bulunur. Gencin okuması bir sureye kadar düşer. Hocası en sonunda öğrencisine büyük dersi verir: “Bu gece Allah’ın(c.c) huzurundaymışsın gibi oku” der. Sabah olur, genç ağlayarak hocasının huzuruna gelir: “Fatiha Suresi’nden başladım. Beşinci ayet olan ‘İyyake na’büdü ve iyyake nestain’ ayetine geldim ve ötesine geçemedim. Burada durdum; ağladım, ağladım, ağladım. Çünkü dilim “yalnız sana kulluk ederim” dediği esnada, kalbim beni yalanladığı için Rabbime karşı büyük bir utanç hissettim’ der.
Hikâye bu ya; ders almak gerekir. “Allah’a hakkıyla kulluk etmek” hakikati sadece ibadet hususunda kemâle ermek meselesi ile sınırlı değildir. Mü’min bireyin hayatının her alanını ihata eder. Tüm mesele; yalnız “Allah’a hakkıyla kulluk etmek” sırrında saklı ya… Müslüman coğrafyaların sözde liderlerinin korkaklığı ile Gazze halkının cesur duruşu arasındaki fark da bu hakikat ile ilişkili ya… Ticaretimiz batar, ekonomimiz iflas eder, aç kalırız diyen maslahatçılar ile bu zilletle yaşamaktansa ölmek bin kat daha iyi diyenlerin hâli de buradan belli ya…
Dün de öyleydi bugün de öyle. Yarın da öyle olacaktır. Tarih, “Allah’a hakkıyla kulluk edenlerin” zaferlerini hep yazmıştır ve yazmaya da devam edecektir. Korkakları afişe edip tarihe kayıt düştüğü gibi.
Konumuzun başlığına dönecek olursak; Ramazan Ayı’nı “cihad” ile aynı karede görmeyi bizlere izah eder. Hele de dünyevileşme ile birlikte iyice gündemimizden çıkardığımız, hatırladığımızda ağzımızın tadını bozan “cihad” meselesini bizlere hatırlatır. Yüreklerimizi buna alıştırmayı öğütler. Hem de Ramazan günlerini bile cihatla geçiren önderlerimizi(örneklerimizi) hatırlayın der.
Sahi hatırlıyoruz değil mi? Müslümanların tarihindeki kutlu zaferlerin Ramazan Ayı’nda gerçekleştiğini… Hicretin ikinci yılı 17 Ramazan Bedir Zaferi, hicretin sekizinci yıl 20 Ramazan Mekke’nin Fethi, hicretin 14. yılının Ramazan’ında Kadisiyye Zaferi, hicretin 92. yılının Ramazan’ında Endülüs’ün Fethi, hicretin 658. yılının Ramazan’ında Ayn Calut Zaferi… Burada sayamadığımız daha nice zaferler Ramazan Ayı’nda gerçekleşmiştir.
O zaman; ey secdelerde-kıyamlarda gözyaşlarıyla yanaklarını boyayan biz Müslümanlar! Hicretin 1445. yılı olan 2024 yılının Ramazan Ayı’nın da “Aksâ Tufanı Zaferi” olarak tarihe geçmesi için; göğüsleri pâk kanlar ile boyanan Kassam’ın yiğitlerine dua edelim bari… Bir zafer daha Ya Rabb!
MEDENİ TAŞ