SEMA YARAR

Geçenlerde sevdiğim bir hanım arkadaşım bulunduğumuz bir ortamda gençlerimizin yurtdışına gitme eğiliminde söz etti. Hatta en yakınlarının dâhi yurt dışına gittiğini ve bunu gören gençlerin de yurt dışına gitmek istediklerini söyledi. Bu eğilimin yurtdışı sevdasının çığ gibi büyüdüğünü, bu durumun aileleri hem üzdüğünden hem de endişelendirdiğinden bahsetti.

Hakikaten araştırmalara baktığımız zaman son yıllarda yurtdışına göçlerde ciddi oranda bir artış söz konusu.

Avrupa’da yaşamak isteyip ülkesini terk eden gençlerin kaçışına sanırım birçoğumuz şahit olmuştur.

Gençler neden gitmek istiyor?

Gelecek kaygısı, ekonomik sıkıntılar, işsizlik, mezun olduğu bölümde kendi alanında iş bulamama, yaşam kalitesinin düşüklüğü, Avrupa hayranlığı, Avrupa’nın sınırsız özgürlük ve lüks yaşam vaatleri...gibi birçok neden.

Gençleri Avrupa’ya göçe sevk eden nedenlerin sadece ekonomik nedenler olduğunu düşünmüyorum. Gençler arasında yaygınlaşan bu durum çığ gibi her geçen gün büyüyor. Biri diğerini etkiliyor.

Yanlış anlaşılmasın, kimseyi yadırgamak,  hesap sormak değil amacım. Sadece ülkemizde yaşanan bir gerçek var ve bunun sebeplerini ve sonuçlarının nelere mal olacağını konuşmak istiyorum.

Daha iyi bir yaşam, daha iyi iş olanakları... Gençlerin istediği ve konuştukları bu aslında.

Gençler hayatları konusunda, gelecekleri konusunda kuşkulu ve karamsarlar. Çok başarılı ve rahat bir hayat isteyen gençlerde, başarıya ulaşma noktasında çarpıtılmış bir bakış açısı yaygın.

Bu bakış açısına TV’lerde, yayınlanan dizilerde sergilenen görkemli ve zengin hayatların rolü büyük.

Yapılan araştırmalar, yayınlanan raporlar gösteriyor ki gençler; eğitim sorunu, gelecek kaygısı, iş bulamamak gibi nedenlerle yurtdışı hayali kuruyor ve gidebilmek için her yolu deniyorlar.

Geride bırakacakları ailelerini düşünmeden...

Geldiğimiz nokta, gençlerin ailede aidiyet duygusunun gittikçe kaybolması gerçeğini ortaya koyuyor.

Buna ilaveten asıl sorun son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılar, okudukları bölümlerden mezun olduktan sonra kendi alanında iş bulma olanaklarının neredeyse imkansız hâle gelmesi. Bu durum umutlarının kırılmasına, geleceğe ve hayatlarına yönelik kaygılarının olmasına sebep oluyor ve gençleri harekete geçiriyor.

Yapılan araştırmalar neticesinde gençlerin yüzde 63’ü yurt dışında yaşamak istiyor.

Açıkçası bu durum bizi hem üzüyor hem de düşündürüyor. Bu göç hareketliliği... Aileler endişeli! Vefa ve bağlılık kırılma noktasını yaşıyor ve herkeste buruk bir duygu.

Gençlerin hayata bakış açısını şekillendiren bazı faktörler vardır. Bu faktörlerden biri de büyüklerin hayat kavgasında yaşadıkları sıkıntıları öne sürerek, anne-babaları gibi olmak istememeleri. Diğer bir faktör ise anne-babaların, çocuklarını gerçek hayata hazırlamamaları…

Dijital ortamlarda, sosyal medya ortamlarında saatlerini öldüren gençler, gerçek hayattan kopuk yaşıyor. Gerçek hayatta neler olup bittiğinden, çalışarak kazanmanın ne demek olduğundan, örf, adet, gelenek, görenek ve değerlerimizin neler olduğundan habersiz hayata hazırlanmamış ve dış dünyayla bağlantısı olmayan bir gençlik. Hayat toz-pembe görünüyor oradan bakınca.  

Büyüyüp gerçek hayatla tanıştıkları vakit kendilerine yabancı, tanımadıkları, bilmedikleri bir dünya ile karşılaştılar. Bu da gençlerde endişeye sebep oldu. Tanımadıkları bir dünyada hayatta kalma mücadelesi verecekler.

Gençler yabancısı oldukları bu dünyada kişisel sorumluluklardan sıyrılmaya, hep başkalarını suçlamak eğilimine girdiler ve sızlanmaya başladılar.

Aileler olarak bir öz eleştiri yapmalıyız.

Gençlerin yurt dışında yaşamak istemeleri, yurtdışına göç etmek istemeleri aileleri başta olmak üzere tüm toplumu ilgilendiren ve çözülmesi gereken bir sorun.

Diğer taraftan beyin göçü, iş göçü ve genç nüfusun dışarıya gitmesiyle içeride yaşlanmış bir nüfusun meydana gelmesi gelecek açısından iyi sinyaller vermiyor.

Sosyal, ekonomik ve kültürel imkanlar sağlanarak gençlerimiz ülkede kalmalı. Özellikle verdiğimiz beyin göçü için bir an önce harekete geçilip gerekli projeler hayata geçirilmelidir. Yarın geç olabilir.